13 Aralık 2012 Perşembe

Günün yetmemesinden tek yakınan ben değilim, ne çabuk akşam oluyor, ne çabuk kendimizi uykuya teslim ediyoruz belli değil..
Ama sanırım aynı anda da yaşlanıyorum ! :)
Sabahları saat 5.30 ben hop ayakta!. Bu ne yahu?
Sabahları 5.30' da kalkınca gün yetiyor mu? I-ıh!
Daha gün aymamış,kimse ayılmamış, daha sabah soğuğu var, karanlık..Güne yetişmek için birşey yapasım gelmiyor o saatte içimden.. Tek isteğim okumak oluyor, al kitabını eline ve güneşi bekle, miss..
Uzun zamandır okuyamadığım kadar çok kitap devirdim sabah saatlerinde :)
Arada kalkıp kendimi ev işine de vurduğum oluyor ama yine de kahve-kitap yada kahvesiz, sıcak yatakta kitabın keyfi başka oluyor..
Bu sıralar eve dönüş de gecikiyor..
Arda'yı babası topluyor okuldan..Dükkan koliden, paketten geçilmiyor..
Sağır sultana duyuracak kadar yazdık orada burada fuara gidiyoruz diye..Pek heyecanlı, pek koşturmacalı ama gel gör ki bir o kadar da stresli ve yorucu..
Aklım fikrim standın önüne dizdiğimiz kolilerde :)
Ya bir şey olursa? Ya birşey devrilirse üstüne? Ya biri alır giderse? Se'ler sa'lar uçuşuyor kafamda..
Daha önce de fuar organizasyonu yaptım ama hiç bu kadar incik cıncık ürünle yapmamıştım..
Paranoyak mıyım neyim?
Kapıdaki güvenlikçilerle ahbap oldum stand kurulurken :)
Biraz önce son posta da çıktı yola..
Bayağı bayağı minik İyi Cüceler kurduk oraya! :)
Kitaptan oyuncaktan başladık, cücettolarımız, boyalarımız, kağıtlarımız, aylık programlarımız burada ne varsa herşeyden bir parça götürdük. Çocuklar yere otursun diye halı bile attık standın ortasına. Latife okurken etrafında toplaşıversinler diye düzenek, aynı dükkanda yaptığımız gibi..
Heyecanlı ve yorgunum nitekim :)
Şu üç günde çocuğumu ne kadar görebileceğim, kendisi okul, baba ve kocaman hala döngüsünde ne kadar rahat edecek bilemiyorum ama her güzel işin de bir zor yanı var, değil mi?
Yarın okulda, babası yine bir tiyatro ayarladı Cumartesi günü için, birlikte gidecekler, Pazar günü de halası ile başka bir yerdeki bir şenliğe gidecek, derken haftasonu bitecek..Fuara da gelir elbet bir ara :)
En çok hayal oyunu oynamayı seviyormuş kendisi, o yüzden oyuncakları ile çok oynamak istemiyormuş..
Bu sıralar inci inci üstüne çıkıyor ağzından, bir kısmı da inci değil, kocaman yorgan iğnesi kıvamında..
Evvelsi akşam yalnızdık, mutfaktaki işimi bitirene kadar oyalanması için, yada yanımda oynaması için bir nevi yalvardım, olmadı..
İşim bitince odasına gittik, hem oynuyoruz hem konuşuyoruz, daha doğrusu ben konuşuyorum, yok efendim işimi çabuk yapabilmem için izin verirsen oynamaya daha çok vaktimiz kalır vs vs.. Bağırmadım, kızmadım ama artık ne hissetti ise, durdu
 "Anne, ne zaman bitecek bu bana kızman şu anda?" dedi!!
Kızmıyorum dedim, hala açıklıyordum ki saf saf, kendimi tuttum sustum bir yerde..
Aynı akşam kitaplarımızı alıp yatağa gittik ama onun aklı hala akşamki konuda.
"Ama anne dedi, ben bazen ne oynayacağım bilemiyorum, senin bana söylemeni istiyorum".
Ben yine başladım, söylerim ama sen kendin de bulabilirsin, canın ne istiyorsa yapabilir beni de çağırabilirsin vs vs. Bu sefer de;
"Tamam anne tamam hepsini anladım söylediklerinin, hadi kitap okuyalım" dedi tıktı lafı ağzıma!
Çok konuşma dedi bir nevi. Söyledim işte ne istediğimi, yapıver dedi belki de..Bilmiyorum..
Tek bildiğim, bu işe soyunma sebeplerimden biri olan, işimden, kariyerimden vazgeçme nedenim olan sakin düzen moduna, Arda' yı karşılayabileceğim, onunla aynı anda evde olduğumuz saatleri mutfakta harcamayacağım moda en kısa zamanda dönecek olmam.
Şükür ki bunu yapmak eskisinden daha kolay..
Ve şimdi tekrar başa dönüyorum: )
14-15-16 Aralık tarihlerinde Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'n da düzenlenen IBS Anne Bebek Çocuk Fuar'nda 2. Salon Stand 17-18'deyiz, bekleriz :)

6 Aralık 2012 Perşembe

Empati

Azıcık geç geldim.
Uyumuş sıpa.
İyi ki de uyumuş, bu sıralar sabahları kendisini kazıyoruz yataktan. Geçen sabah 4 yaşında uyandıramazsak, 14 yaşında ne yapacağız diye iç geçirtecek kadar kalkmamakta direndi hatta.
Ve iyi ki de uyumuş, sanki 4'ü devirdiğinden beri daha bir kolay herşey. 4 yaşına ramak kala geçirdiğimiz azap dolu günler sanki bir sakinledi artık.
Daha makul, daha bir kocaman çocuk gibi..
Ya da bilmiyorum, fırtına öncesi sessizlik belki bu geçirdiğimiz dönem..
Ne olursa olsun soluklandık bir,  iyi geldi..
Yorgun hissediyorum son günlerde.. Bıkkın hatta.. Bazen enerjim tavan yapıyor hemen ertesi gün ise sönük bir balon gibi bırakıldığım yere yapışıp kalabiliyorum. Çok fazla okumak, çok fazla birşeyler seyretmek istiyorum, genellikle de yarım kalıyor hepsi..Sonunu getiremiyorum,, Yada çoğunlukla hiç başlayamıyorum,,
Her zamanki gibi listelerim var, yapılacaklar, yapmak istediklerim vs vs :) Bitmez bu listeler, ne biter ne yetişir :) Biliyorum artık :)
Tabii ki her şey bu kadar sıkıcı ve boğuk değil, arada hatırladıkça gülümsediklerim de var, mesela:
Tam da küçük adamla gündemimizde diğer insanlara karşı nasıl nazik oluruz, nasıl saygı gösteririz konuları varken ve haftasonu dükkan şu aşağıdaki fotoğrafı yaşarken, kendisi kulağımın dibinde müzik!! yapıyordu..


Annecim dedim, istersen etkinlik bitince müzik yapalım. Şimdi kitap okumaya ne dersin? 
Aldığım cevabı ve yüz ifadesini hiç unutmayacağım: 
' Ama anne ben senin şu anda çok yorgun olduğunu biliyorum. O yüzden kendim müzik yapıyorum. Sen nasıl kitap okuyacaksın ki bana?'
Ve okudum, tabii ki okudum.. Hem de en uzunundan Yemeğini Arayan Tırtıl'ı okudum. 
Ve günlerdir bu empati-sempati örneğine seviniyorum, garip mi? :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails