1 Eylül 2011 Perşembe

Korkular kış kış kış


Yükseklik korkusu ve yüksek sesten irkilmenin doğuştan geldiğini okumuştum bir zamanlar. Diğer korkuları ise öğrenerek ediniyormuş insan. Korkuyu öğretmek ise pek çok şeyi öğretmekten çok daha kolay. 
Ben arıdan korkarım, bir de uçaktan.. Ödüm kopar. Hem binerim hem kalbim ağzımdan fırlayacak gibi olur. Arıya ise aşırı tepki vermesem de korkarım. Başka börtü böcekle aram iyidir de arı ile değil maalesef. Her ikisini de Arda' ya yansıtmamak adına elimden geleni yaptım şimdiye kadar. İnşallah işe yaramıştır. İki hafta sonra birlikte uçağa bindiğimizde ona olumsuz hislerimi belli etmeden, keyifle gidip gelmesini nasıl sağlarım diye bir süredir kafa yoruyorum.  
Ama herşey de bizim kontrolümüzde olamıyor ne yazık..Arda her çocuk gibi bir dönem karanlık odalara girmek istemedi, korkuyorum diye ifade edemedi ama birlikte gidelim diyerek kendi çözümünü yaratmaya çalıştı. Daha küçüktü..
Şimdi ise daha belirgin iki korkusu var.
Birincisi çok ilginç; bahçeli evin üst balkonunda duran ki burası onun da yattığı odaydı, eski, bozuk bir kondüsyon bisikleti. Kondüsyon bisikleti deyip aşağılamak da olmaz, bayağı detaylı bir şeymiş eskiden sanırım. Üstünde bir sürü kol kayış vs var. Sadece bisiklet değil yani. Gündüz bu aletle arası iyiyken, gece olup da uyumaya çalıştığında gözünü balkon camına dikiyor, huzursuzlanıyor uyuyamıyor. Bunu anlamam bir iki gecemi aldı. O aletin gölgesinden yada gece karanlığındaki silüetinden korktuğunu anladığım anda, başka odada uyumak ister misin diyerek yatak odamızı değiştirdik. 
Üç tam aydır bu eve gelip gidiyoruz ilk defa bugün laf arasında anneannesine ben o spor aletinden korkuyorum, kolları var onun dedi. İlk defa duymuş gibi, öyle mi? dedik biz de. O odada Fügen anneanne yatsın deyip misafirimizi postaladı o odaya. Devamlı kalmadığımız bir yer olduğu için de çok üstünde durma gereği görmedim. 
Diğer korkusu ise ezan sesi..
Seslere karşı hep çok hassastı, hala öyle.. Sesli şakalar, kelime oyunları, ses çıkararak yapılan her türlü aktiviteyi her zaman sevdi. Bir Beylerbeyi akşamında, caminin dibindeyen ezan okunmaya başlayıp da Arda' nın ağlamakla ağlamamak arasında kaldığını gördüğümüzde, birazdan bitecek,istersen kucağımıza gel dedik, o sırada sesin nereden geldiği, kimden çıktığı gibi sorduğu bütün sorulara da cevap verdik. Yine de pek tatmin edici olmadı onun için.
Bir zaman sonra Bebek parkında çimlerde debelenirken de öğle ezanına denk geldik. 
Bu sefer ağlamaya niyeti yoktu ama durumdan da hiç hoşnut değildi. Hoca buraya çıkmış, mikrofondan okuyor , şimdi bitecek diye kendine telkinlerde bulundu. O gün ezan sona erince, sen bu sesten hoşlanmıyorsun sanırım dedim. Sesi duymamak için ne yapabiliriz? Elleri ile kulaklarını kapatıp böyle yapabiliriz deyince, hah tamam dedim. Bundan sonra hoşlanmadığın bu sesi duyduğunda ellerini kulaklarına kapat. Ve şimdi uzaktan yakından her ezan duyduğunda bu pozisyonu alıyor. Rahatsızlığı yüzünden belli ama çözümünü yaratmış olmaktan memnun, kapattım duymadım, o da bitti zaten deyip oyununa geri dönüyor. Tesadüf eseri televizyonda kuran okuyan bir hocaya denk gelince ve onun da bir insan olduğunu farkedince, kulaklarını kapaması da azaldı. 

Henüz tecrübe etmedik ama her korkuyu böyle kolay yoldan tatlıya bağlamak mümkün olmasa gerek. Uçsuz bucaksız, sınırı olmayan hayal güçleri ile neleri nelere benzetecek, ne rollere girecek daha kimbilir. Şimdi bir sopa ile abrakadabra yapıyor, sonra at, sonra uzun atlama çubuğu,, Tabancanın sadece su sıkmaya yaradığını sanıyor, fıskıye yapıyor, sonra musluk,, Arada vatoz balığı oluyor, arada minik bir kedi, şu sıralar çokça kuş ve binbir çeşit balık sonra pazarcı, sonra bir pelerin takıp prens, bazen de kovboy.. 
Hayaller çeşitlendikçe benzetmeler artıyor, buna bağlı daha hiç umulmadık şeylerden korkacaktır belki de..Görüp, anlayıp, köklendirmeden savuşturabilirsek ne mutlu olacak bize.

Paylaş

2 yorum:

Evrim dedi ki...

Arda'nin da cok sevdigini biliyorum. Biz de aldik Demir de bayildi. Sakar Cadi Vini! Benzer seyler Demir`de de oldugu icin gecen gun ben de bu`abrakadabra`lar icin erken miydi diye dusunmeden edemedim. Zaten hayal dunyalari almis basini gidiyor bir de buyuler falan olan kitaplar ile bizim ittirmemize ihtiyaclari yok mu acaba dedim kendi kendime. Ama pek de begendi yaw :) Hele uzayda gecen macera zaten ilgi alanina girdigi icin gozdesi :) Astral seyahatlere basladik sayesinde :P

Bu arada biz vatoz degil fatoz oluyoruz ;P

ZEYNEP dedi ki...

Aynı seyı ben de düşündüm ve azıcık ortadan kaldırdım Vini' leri. Abrakadabra kısmı değil de mesela uçan halıda bir halının nasıl uçabildiği konusunda çokça sorusu oluştu.. Neyi neye bağlayacaklarını kestirmek güç..Operim fatozu :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails