3 Eylül 2012 Pazartesi

...

Yazın son ayının nasıl geçtiğini anlamadım. Hele ki son on günün..
Hem bir yerimde duramama hali, hem de üzerime çöken bir sıkıntı ile kıpırdamak istememe hali.. Son bir kaçamak yaptık denize doğru, yetti arttı bile hepimize..
Haftaya babanın eğitimi için Londra. Biz de ana- oğul sokak arşınlayacağız heralde.. Yine dönüp dolaşıp Biranda ile aynı tarihlerde aynı yerde olmayı (ve olmamayı) becerdik.
Üzerimdeki sıkıntının bir nedeni yolculuk onu biliyorum, kendime bundan başka olur olmaz sebepler yaratmamak için yoğun çaba gösteriyorum. Kendimi biliyorum çünkü, bu ruh halinde iken herşeyi büyütebilir, karabasan gibi üzerime çökmesine izin verebilirim..
Farkettim ki ne kadar konuşmazsam o kadar daralıyorum aslında, ve ne kadar çok daralırsam o kadar az konuşuyorum. İçinden çıkılmaz bir döngü haline geliyor en sonunda. Bir yerinden kırıp, en yanımdaki yöremdekine anlatmak gerekiyor, ne olursa, havadan sudan, neye sıkılıp neyin kabusunu görüyorsam artık, o anda ne varsa..
Zaman zaman özeniyorum o yüzden, habire konuşan insanlara.. İçinde hiç birşeyi tutmayıp, sabah yediğinden tut da, okuduğu kitaba, evin halinden, telefonda kiminle konuştuğuna kadar anlatıveren, bir çırpıda dökülüveren insanlara..
Bazen bakıyorum, kafamın içinde bir sürü şey dönüyor, daldan dala atlıyor, ben kendi kendime söyleşiyorum da, dışarı bir çıt çıkmıyor.. İnsan neyse o işte, değişmeye uğraşmak da nafile belki ama bir noktada kendine neyin iyi geleceğini de bulmak gerekiyor.
Bugün cücelerin kapısından giren üniversite arkadaşı ne iyi geldi mesela, öyle sevindim ki..
Böyle gel git haldeyken sabah sabah giden 10 canın haberi ile kötü başladı zaten gün.. Kimin iyi başladı ki zaten değil mi? Üç değil beş değil.. Tıka kulaklarını git, duyma, görme, düşünme.. Oluyor mu öyle? Yapabilen var mı? Kendini olan bitenden soyutlayabilen, benden uzak olsun da ne olursa olsun diyebilen ve içinde en ufak bir korku duymayan? Varsa ne mutlu onlara..
Kısacık bir sohbet ve güneşin açması ile güzel bitirmeye çalıştım günü.. İçimdeki kara bulutları azıcık kışkışlayıp evin yolunu tuttum..Şimdi sıpanın lego kutusunun başında dikilip şimdi ne yapsaak ne yapsaaak diye sesli düşünmesini seyrediyorum, bir de geçirdiğimiz renkli 30 Ağustos' un resimlerime bakıyorum uzun uzun..Ha bir de sıpanın anneden uzakta kendi bayramını kutlamasının resimlerine :)
Hepimizin keyifli günleri ve akşamları olsun, bu sonbahar güzel gelsin gülerek gelsin olmaz mı?




Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails