22 Kasım 2011 Salı

Herkes boyamayı sevmek zorunda mı?

Yok delirmedim..
Alfabe, okuma, yazma, sesleri tanıtma gibi bir çabaya da girmedim..
Son günlerde 'A' harfine karşı duyduğu sempatiyi daha eğlenceli hale getirsin istedim ve o kadar yaratıcı! bir anneyim ki, eğlenceli hale getirmek için sadece çocuğun sevmediği boyama faaliyetlerini bulabildim!!
Ama bu arada bir kaç şey farkettim..
Şimdi bu çocuk kağıt, kalem, boya sever bir çocuk değil..
Boyalara karşı ilgisi onlarla ilk tanıştığı dönemde daha yoğundu,sonra sonra çizmek, boyamak, hadi resim yapmak diyelim genel olarak hiç çekici gelmedi ona..Gelmeme nedenini de biliyorum, ince motorda hiç başarılı değil kendisi ve yapamadığı şeyle uğraşmak istemedi..
Başlarda ben bunu masa başında oturma süresinin kısalığı ile ilişkilendirip, konsantre olamama problemi ihtimali ile bir güzel düğümleyip bir miktar endişelendim. Ne de olsa anneyim değil mi?
Bir de üstüne okuldaki boyama faaliyetleri sırasında sözlü itirazlarda ve neden bu faaliyetin yapıldığı ile ilgili sorgulamalarda bulunduğunu öğrenince iyice huysuzlandım.
Ama konuyu takibe aldığım süre sonucunda vardığım noktada bir kaç madde var.
Birincisi, anaokullarında sınırlı boyama yaptırılıyor, gerekçesi ise yazmaya hazırlık..Gerekli mi? Bence değil. Ama madem bu okulu seçtim, şimdi de neden boyama yaptırıyorsunuz gibi bir eleştiri ile gitmeyi doğru bulmadım.
Benim geçen seneden beri deştiğim konu, bu sınırlı boyama ve herhangi başka bir faaliyet dayatılıyor mu yoksa istemeyen yapmamakta özgür mü? O kadar çok sordum, o kadar çok dürttüm ve dikizledim ki sonunda istemeyen her çocuğun masayı terk edip gidebildiğine ve istediği diğer bir işle meşgul olduğuna ikna oldum. Arda' nın bu olaydaki farkı( farkı derken farklı davrandığı durum), masayı terk etmeden önce neden boyama yaptıklarına dair bir cevap almaya çalışması..
İkincisi, evet yaz başından beri fiziksel hareketliliği kendi sınırları çerçevesinde çok arttı, evet durağan faaliyetlerden daha çabuk sıkılır oldu ama öte yandan işin içine makas, yapıştırıcı, yırt yapıştır işleri, baskılar gibi şeyler girdiğinde çok daha uzun süre konsantre kalıyor ve ortaya bir şeyler çıkarıyor, en azından çabalıyor..
Üçüncüsü, durağan faaliyetlerden sıkılıyor ama legolar, kaplalar, tahta bloklar zaman zaman da hamurlar gibi kur-yap-boz oyunlarını uzun sürelerle oynuyor. Peki bunlar da el, parmak ve bilek kaslarını geliştirmez mi, hani madem amaç yazmaya hazırlık?
Gelelim yukarıdaki ' A' mevzuuna, A harfinin kendisi ile değil, Arda' dan beklenildiği üzere sesi ile ilgili daha çok. Büyük AAAA diyerek yüksek perdeden, küçük aaa diyerek alçak perdeden bağırarak kendince espri yapıyor. 'A' ile başlayan kelimeleri seçiyor ve bir kaç gündür de kitap metinlerindeki 'A ' harflerini buluyor.
Boyama işi kendisine zul gelse de, işin içine A harfi ve A ile başlayan bir takım nesneler girince, oturup bal gibi de boyadı işte..Başka var mı diyerek ve hatta ambulansın üzerine aydede yapmaya çabalayarak..
Yani herkes boyama yapmayı sevmek zorunda mı? Hayır, sevmek zorunda değil..
Hele ki sınırlı boyama gerçekten sevilesi bir şey mi? Bence zaten hiç değil..
Peki yaratıcılık sadece resim yaparak mı gelişir yada belli olur? Bence bu da hayır.. Bambaşka nesnelerden bambaşka şeyler yaratabilmek, birşeyleri altalata - üstüsüste - yanyanda koyup bir şeyler ortaya çıkarmak da yaratıcılık değil midir? Benim hiç ama hiç yapamadığım şeydir mesela bu. Olanı sadece kendi işlevi için kullanır daha da başkasına akıl erdiremem.
Sonuç olarak sevmediği bir şeyi çocuğa yaptırmak anlamsız, o da zaten neden yapıyoruz ama ben bunu yapmak istemiyorum diyerek kendini gayet net ifade ediyor. Evde de okulda da istediği şeyi yapmasına müsade eden bir ortam varsa, gerisi önemsiz gibi geliyor.. Şimdilik..
Çocuk bu sağı solu belli olmuyor, bugün resim sevmez dediğim çocuk yarın öbür gün kafasını kağıttan kaldırmazsa ona da şaşırmamalıyım..



3 yorum:

ZEYNEP dedi ki...

Evet Filiz benim de endişelendiğim nokta boyama sevgisinden çok yerinde oturamama kısmı aslında ama bakınca hoşlandığı bir şey olduğunda uzun süreler oturabiliğini goruyorum. Ha okul yası geldiginde sınıfta olmaktan ve orada anlatılanlardan hoslanacak mı bilmiyorum tabii :) Sevgiler :)

larcencielblog dedi ki...

Zeynep, +1 :)

Bu arada, keşke Ankara'da olup şu çoklu zeka seminerine katılabilseydin...

Hem boyamayla ilgili, hem de kıpırdaklıkla. Semineri veren bayan dedi ki "bedensel zekası yüksek çocuklar, ya da sosyal zekası yüksek çocuklar, öyle put gibi yerlerinde oturup dinleyerek öğrenemezler. Öğrenmeleri için başkalarıyla etkileşimleri ya da azıcık hareket ederek konsantrasyonlarını sağlamaları gerekir".

Yani, bu eğitim sisteminde, sana da bana da (ve diğer tüm kıpırdakların anne&babalarına da) kolay gelsin...

ZEYNEP dedi ki...

Başak cok sagol bu bilgi icin, biraz çoklu zeka ile ilgili de okuyabilirim sanırım , ben gayet sade bir anne olarak gozlemlediklerimi ve endiselerimi yazdım :) gercekten katılabilmeyi cok isterdim seminere, belki burada bir organizasyon yapabilirler bir gun :) sevgiler..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails