Bir değişik haller var bu günlerde ..
Hep ölçüp biçip adımını atarsın sen ama bu son günlerin adımları daha bir kendinden emin, daha sert , daha sağlam sanki..
Çoğu zaman gözyaşlarını öyle tutuyor öyle saklıyorsun ki, gören kocaman adam olmuş ağlamaya utanıyor sanacak.. Halbuki hiç ağlama demedik ki biz sana, ağlama ayıp demedik ki..
Ağlamaya ramak kalmış yüzünü toparlayıp, anladım diyorsun. Yada neden istediğine dair , nasıl olabileceğine, evet cevabını nasıl alabileceğine dair çözümlerini sıralayıveriyorsun..
Öyle anlar oluyor ki ve giderek çoğalarak, senin çözümlerin karşısında neden hayır dedim ki ben diyorum..
Aferinlerden gururlandığın gibi utandığın da oluyor..
Halbuki sen küçücük bir çocuksun. Başarabildiğini ' baak ben yaptım ' diye göstermek senin hakkın, sana yakışan bu. Ama bunu göstermek yerine hiç beklemediğim bir anda en emin halinle ortaya atılıp ben yaparım diyorsun. Ve yapıyorsun da.. Hep yanında olmasam, bir ara çalışmış çabalamış da öğrenmiş, yapmış diyeceğim.
Pes edişlerin, 'ben bunu yapamam' söylemlerin azaldı.
Yerini iyi yapabildiğini anladığın şeylerin güveni aldı.
Bir de o garip gurur mu desem, irade mi desem, adını koyamadığım o dik durma hali..
İki insan arasındaki anlaşmazlığı küçücük halinle çözüme ulaştırma çaban, açıklamalara girişmen..Elindekini verip bir diğerini mutlu etme uğraşların..Bazen ters tepen bazen işe yarayan çözüm yolların..Halbuki sen daha elindekini kendine saklama yaşındasın değil mi?
Lafımızın ortasına atlayıp, bana da anlatın , bana da söyleyin, neden bahsediyorsunuz demen ve sana en uzak en alakasız konuya dahil olmaya çalışman, akabinde sana o andaki konuyu nasıl aktarabileceğime dair beynimin son hız çalışmaya başlaması..
Cevaplayamadığım tonlarca soru, makinelerin nasıl çalıştığından başlayıp kolumuzun karnımızın içinde ne vara kadar uzanan, devamlı 'neden' lerle süslenen bir sürü soru..
Bir anne salyangoz, bir yavru salyongoz olma hallerim ve senin bana, kendine ve orada kim varsa herkese biçtiğin daha onlarca rol..Zaman zaman hiç oyuncaksız kurulan hayali oyunlar,,
Tüm bunların arasında o bocaladığın, hırsına, sinirine yada üzüntüne hakim olamadığın, ağladığın, tepindiğin, derdini açıklamakta zorlandığın anlar da oluyor , olmaz mı?
Ama bakıyorum da ( ve için için korkuyorum ) sen o anları da çözümlemeye, neye üzüldüğünü neye canının yandığını yada neden kızdığını anlatmak için çabalamaya başladın. Sebepleri sonuçlara bağlamaya, bir de bunları anlatmak için kelimeler aramaya..
Biraz daha yavaş gitsen keşke, telaşın neden?
Bugün Gamze öğretmenin sana bebek demiş, çok bozulmuş olmalısın ki kapıda ilk hikayen bu oldu. Şikayetlendin biraz, ben bebek değilim dedim onaa diye uzattın lafın sonunu. Olsun oğlum , az biraz daha bebek kalabilirsin demedim, diyemedim.
Büyümek neden bu kadar büyülü? Yada biliyor musun ki büyümek ne demek?
Her bir hamlende hem seviniyor hem de ürperiyorum,,
Mutluluk, gurur, az biraz da korku ile..
2 yorum:
Ne kadar güzel yazmış annen... Öyle özel bir çocuksun ki sen. Hiç görmesem de çok hem de çoook seviyorum seni ben
Zeynepcim,
ben de benzer bir his içindeydim."yavaş, ne olur daha yavaş" şeklinde
http://hayatdegisirken.blogspot.com/2011/07/anniba-anniba-anniba.html
canım, çok güzel anlatmışsın. Seninle konuşmuş gibi oluyorum her yazında. Hasretlik de olunca arada, çok iyi geliyor bu postlar. Bir an Arda'nın büyüyüp bu yazıyı okuduğunu düşündüm de, içim bir hoş oldu.Sevgiler canım...
Yorum Gönder