28 Mayıs 2015 Perşembe

Aslında Çok Güzel Bir Gündü..

Kendimle kavgadayım bu ara.. Zaman zaman her annenin aklına düşer ya ben nasıl bir anneyim sorusu, işte o soru çocuklar büyüdükçe kendi kendini cevaplıyor çoğu zaman. Bazen kendi anneliğimden hiç hoşlanmıyorum, bazen içten içe tebrik ediyorum kendimi. Ama git-geller hiç bitmiyor..

Biliyorum ki bizim kuşağın anneleri hiç sorgulamadılar böyle kendilerini.. Ama bizden /benden daha esnektiler, çocuklarından ve kendi içlerinden gelen sinyalleri takip ederek annelik yaptılar. Bazen yoldan çıktılar ama çoğu zaman kotardılar ..Bense dalgalı bir anneyim. Kurallarımı esnetemeyen, zaman zaman aniden köpürüp sonra aniden durulabilen.. Böyle anlarımda tahmin edemedikleri tepkilerimin onları huzursuz ettiğini görüyorum. Tahmin edilemez tepki derken kimseyi dövüp sövmüşlüğüm yok:)) Ama çabuk sinirlendiğim, sabrımın birden yok olduğu anlar olmuyor değil. Ona rağmen beni çok iyi analiz eden, şimdi böyle dersem senin hoşuma gitmeyecek anne deyip, o içimden kalkan sabırsızlık dalgasını sevgi yumağına dönüştürebilen bir oğlum var. Durup düşünmemi, sakin kalmamı, en azımdan 10 a kadar saymamı hatırlatıveriyor onun bu cümleleri genelde bana.

Kendisinin çok farkında, kendi hakkında çok fazla hükmü olan bir çocuk yetiştiriyorum. Ben böyleyim, onu severim , bunu yapamam, buna hayatta bulaşmam şeklindeki yargıları çok net. Neyde iyi neyde iyi olmadığının çok farkında..

Bazen öyle şeyler söylüyor ki bir hançer geliyor saplanıyor kalbime.. Ben dedi bu akşam, herkesin çok da umursamadığı bazı şeylere çok üzülüyorum, ağlayabilecek kadar çok.. Ne mesela dedim. Mesela kart oyununda kartlarım karışırsa düzeltemem , çünkü sırasını bilmem imkansız , buna çok üzülüyorum, o oyunu bir daha oynamak istemiyorum. Ama arkadaşlarım umursamıyor, karışınca bozup yeni oyuna başlıyorlar..

İçimi acıtıyor bu haller, çünkü o anda ne desem boş.. Sen de yeni oyuna başlamayı deneyebilirsin desem biliyorum ki denemek istemiyorum diyecek. Karşılıklı gerim gerim gerileceğiz sonra. Onun üzüntülü halleri hele ki böyle bizim nazarımızda eften püften bir şeyse, çözülemedikçe, ben onu ikna edemedikçe, sinirlendiriyor beni..

Hiçbirşey demesem de anlıyor. Ben birşeye üzülünce sen kızıyorsun diyor.. Bu akşam anlattım aslında kızgınlığımın ona değil, onun üzüntüsüne çare olamamaktan ileri geldiğini.. Herkesin bazı şeylere çok bazı şeylere az üzülebileceğini, bunun normal olduğunu.. Onun kendinin ve duygularının bu kadar farkında bir çocuk olmasından ve bunları ifade edebilmesinden nasıl gurur duyduğumu..Böyle zamanlarda kendimi dürtüyorum. Kendisini başkaları ile karşılaştırmayı ben mi öğrettim? Ben mi yaptım farkında olmadan, sen böylesin ama öteki böyle mi dedim? Direk demesemde ima mı ettim? Hatta imayı geçtim duruşumla bakışımla ben mi ölçtüm biçtim onu başkalarının arasında da kendinin daha yoğun yaşadığı hisleri, kendine özgü merak ve ilgilerini bu kadar ayrı tutmaya başladı? Yoksa zaten o kendini biliyordu da şimdi güzelce ifade edebilecek yaşa mı geldi sadece?Sorularım çok, pek çoğu yanıtsız..Onlar büyüdükçe ben de nerelerde çuvalladığımı, nerelerden yıldızlı pekiyi ile geçtiğimi görüyorum. Hergün karnemi hazırlayıp elime veriyorlar. Ama bazı dersler çok flu.. Bütünlemesi var mı belirsiz..Annelik kolay değil, hem kendini hem çocuğunu büyütüyorsun. İş keşke emzirmekle, yedirmekle, uyutmakla, koruyup kollamakla bitseydi.. Bir çocuğun ruhunu berelemeden beslemek zor olan, onun dilinden konuşmak , hep bir iki adım önde olup doğru zamanda doğru şekilde o ruhu doyurmak.. En önemlisi ihtiyacı kadar vermek, fazlasını onun yüreğine yük etmemek..Bir de bunların hepsini yapacağım derken kendi yüreğine yük ettiklerin var ki asıl onlardan kurtulmalısın önce.. Kendini hırpalamayacaksın ki etrafına faydan olsun..

Bütün bunları düşünerek geçti bu akşam. Sonra baktım o uyumuş, uyumadan hemen önce de aslında çok güzel bir gündü diye bir şarkı tutturmuş..:)






LinkWithin

Related Posts with Thumbnails