21 Kasım 2013 Perşembe

Can uyurken,biraz ondan biraz bundan..

İçeride çiçek kurabiyeler pişiyor. En zorlandığım günlerden biri öğretmenler günü. Hele ki şimdi yeni bir okul ve yeni öğretmenler.. Üstelik bir tane de değil..
Çiçek kurabiyeler yaptım. Hamurdan da ayırdım, akşam Arda gelince kendi de yapsın birkaç tane diye. Onları alsın götürsün öğretmenlerine, yesinler birlikte..
Bir yandan da son günlerde delirmiş gibi çektiğim fotoğrafları bilgisayara atmaya çalışıyorum.
Cep telefonum artık fotoğraf çekme yer kalmadı diye alarm verdi :)
Bir süre önce farkettim ki Can'ın ilk doğduğu halleri bile ne kadar uzak geliyor gözüme. Saçları varmış yahu.. Şimdi baya keltoş :)
Hele dönüp resimlere bakınca ohooo dedim insan ne çabuk unutuyor.
Bundan bir sene sonra Can'ın bu ayları, Arda'nın 5 yaşı da mazi olacak. Daha çok çekmek daha çok kaydetmek lazım.
Kokularını saklayamıyorsam seslerini ve görüntülerini saklayayım o zaman diyerek, devamlı bir şeyler çekiyorum..
Arda ile doğumgünü öncesinde yaşadığımız çekişmeli haller duruluyor yavaş yavaş.
Aslında düşününce Arda'yı Can için ne kadar erteliyorsam, Can'ı da Arda için o kadar erteliyorum. Tek fark biri henüz bebek ve emzik, dönence yada tek elimle ona salladığım çıngırakla bayağı bir oyalanıyor. Yada babasının kucağında beni beklemeye çok da bir itirazı olmuyor.
Hele ki son günlerde arka arkaya gelen veli görüşmesi, Arda'yı okula bırakmam gereken sabahlar derken, Can bir sabahını komşu teyzede, bir sabahını eve yardıma gelen ablanın kucağında geçirerek, annesini bol bol abisiyle paylaşıyor.
Geçen postta da aynı noktaya varmıştım sanırım. Onlara değil bana dert oluyor daha çok bu durumlar.
Ama ilk başlardaki kadar kötü hissetmiyorum. İkisi de birbirini bekleyecek, başka çaresi yok. Birini diğeri için çokça ihmal etmediğim sürece ve anne de bir tane olduğuna göre anneyi paylaşacaklar..
Ve 3 ayın sonunda beynim ancak dış dünyaya açılmaya başladı.
Çocuklar ve evden başka şeyleri de düşünebilir hale geldiğimi farkediyorum yavaş yavaş. Tabii ki bu hisle birlikte yapmak istediklerime zaman bulmaya çalışan bir his de çörekleniyor içime. Öyle büyük şeyler, işe gideyim filan değil ha istediklerim, kitaplar, bir kaç boyama filan.. Boyama da bildiğin boyama, Arda'nın boyamalarına daldım bu ara:)) Ver elime boyama kitabı boyayayım:) 
Can'ın uyumasından istifade daldan dala atladığım bir yazı oldu bu da..
Bunlar da girizahdaki kurabiyeler :)

12 Kasım 2013 Salı

Artık 5 yaşında! Yok yok daha sadece 5 yaşında!

Arda geçen hafta 5 yaşını doldurdu.
Bir yanım ne çabuk 5 yaşında oldu derken, diğer yanım daha sadece 5 diyor... Ve o daha sadece 5 diyen yanımla öbür yanım bu sıralar sürekli dalaşıyor..
Bazen 5 yaşındaki bir çocuktan çok fazla şey beklediğimi düşünüyorum. Zaman zaman da tam tersini..
Sorumluluk almaktan çok uzak ama pek çok şeyi de bizsiz ve yardımsız kotarıyor. Yeter ki peşinde hadi'leyen biri olsun :(
Ama evdeki minnakla ve onun getirdiği yeni düzenle başa çıkabilmesi için (çok yol almış olmasına rağmen ) hala yardımımıza ihtiyacı var. Peki benim her kaos anında O'na yardım edebilecek sabrım ve gücüm var mı? 
Dün Arda, Can ve ben yalnızdık..
Arda midesini üşütmüş, her yediğini beklenmedik anlarda evin çeşitli köşelerine geri bırakıyordu. Can kısa sabah uykusundan uyanmış, dik tut beni ey kadın, yatarken hiç birşey göremiyorum naraları atıyordu. Ben ise Can'ın dikelek geçirmek istediği şu saatlerde Arda kusmasın diye dua etmekle meşguldüm..
Sonunda öğlene doğru Arda'nın midesi duruldu, Can uyudu.. Arda kendisini iyi hissetmenin mutluluğu ve hiç beklemediği evde geçireceği bir günün sevinci ile melek moduna girdi. Uzun uzun oynadık, konuştuk, yemek yaptık, yedik, odasını biraz topladık. Arada uyanan Can ile ilgilendik ve kendi işimize devam ettik.
Ohh gün  hiç de korktuğum gibi geçmiyor derken bir an geldi, canı sıkıldı. Hiç birşeyle ilgilenmek istemedi, tv ve ipadden medet umdu ama ben saat kurdum ve bu oyalamacalar da bitti.
Yapmak için aklına gelen her şeyi ya benimle yapmak yada hiç yapmamak istedi. Normalde kendi başına hallettiği el yıkama gibi basit şeyler için bile anneeeeee diye seslenmeye başladı. Bu arada sabahtan beri, tüm enerjimi ve zamanımı O'na ayırmış olduğumun tabii ki farkında değildi. Ve ortam gerilmeye başladı.
Saat 5 'i bulmuştu.
Yorgundum, başım belim bacaklarım hepsi birden ağrıyordu. Can akşamüstü uykusuna geçmek için kucağımda kıvrılıyordu. Arda olur olmaz herşeyde aaannnnneeeeeeee nidaları ile beni çağırıyordu. Son gücümü topladım ve Arda'cım bana 10 dakika izin ver, Can'ı uyutayım yanına geleyim. Bu arada da lütfen bağırma ki çabuk uyusun dedim.
Daha cümlemi bitrmemim üzerinden iki dakika geçmedi ki Arda elinde plastik bir kılıçla odaya daldı ve kocaman bir gümbürtü kopardı!!
Can'ı yatağına attığım gibi soluğu bunun peşinden odasında aldım. Çok lazımmış gibi upuzun bir konuşma yaptım. O yatağının üzerinde kızgın kızgın bana bakarken de çıktım gidip Can'ı uyuttum..
Ne oldu peki? Birşey anladı mı? O kocaman konuşmadan aklında kalan benim ateş saçan gözlerimden başkası değil eminim..
Ben ise bütün akşam içime çöreklenen kötü his ile kalakaldım.
Bu akşam da benzer başka bir mizansen yaşandı.
Arda, tepemde Can varken benimle oynadığı oyundan zevk alamayınca Kapla'ları döktü ortaya. Ama kızgın tabii benimle oynayamadığı için. Bu arada Kapla'dan yapmaya çalıştığı şey de habire yıkılıyor. Bir anda sinirlendi, oynamıyorum babam gelsin o yapsın dedi. Terslik bu ya o anda baba aradı ve geç geleceğini söyledi. İşte orada ipler koptu.
Anne meşgul, baba geç gelecek ve Kapla'lar yıkılıyor!!...
Ne desem olmuyor...
Kapla'lara devam etmeyi asla istemiyor. Bir kere babam yapsın dedi ölse dönmez.. Binbir çeşit oyun söylüyorum, birlikte yapabileceklerimizi sayıyorum, seçenekler sunuyorum olmuyor olmuyor..
Sonunda benim de sabrım tükendi sen nasıl istersen öyle yap dedim gittim ama içimden geçen 'ne halin varsa gör'e daha yakın bir his.
Söylenmesi ve herşeye çemkirmesi yemek masasından kalkana kadar bitmedi. Bu arada ben bittim, sesim bir normale dönüp bir yükseldi. Biraz atıştık, biraz seviştik derken ben Can'ı rüyalar alemine göndermeyi başarınca ortalık biraz duruldu. Kitap okuduk uyudu..
Derdi Can değil, ben de değilim..
Derdi, hiçbirimizin çözemediği ve belki de zamanla kendiliğinden çözülecek olan, kısıtlı ve çok değerli zamanını Can ile paylaşmak zorunda kalması..
Her ne olursa olsun kardeşine bakışlarındaki sevgi hiç değişmiyor, hiç kin tutmuyor ya ve hep unutuyor, aynı sevecenlikle başa sarıyor ya, öyle zamanlarda işte artık 5 yaşında ile daha henüz 5 yaşında yanım birbirini yiyor..
Anneliğin bu yanı da ayrı zormuş..
O hatırlamayacak, kendimden biliyorum..
Ama ben içimin cız ettiği bu çekişmeleri hep hatırlayacağım, onu da annemden biliyorum..


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails