27 Temmuz 2012 Cuma

35 derece sıcakta ev kostümü

Döndük evimize, tatil fotoğrafları ve unutmamak için yazmak istediğim bir iki şey hala bekliyor..Önce işlerimizi ve taşınma sonrası yerleştirip kaçtığımız evimizi toparlamaya çalışıyoruz. Şapkasız ve inşaat ayakkabısız inşaatçılık oynanmazmış, kendi çıplak olsun ne yazar..


20 Temmuz 2012 Cuma

Uyanınca oyalanabilen çocuk aranıyor!

Çok güzel bir yerdeyiz.
Sakin, sessiz, harika manzara ve harika bir deniz eşliğinde iki günümüz var.
Geçen sene suya girmekten özenle kaçınan çocuk bu sene sudan çıkmamak için binbir numara çeviriyor. Ve sabahın kör saatinde uyanıp denize gireceğim diye arbede çıkarabiliyor.
Bu sabah işte bu senaryo eşliğinde bir miktar! sinirlenmiştim, neyse saat 7:30'u bulduk, zar zor.. O saate kadar sabır sınırımızı zorlayarak zapt ettiğimiz sıpayı şimdi aşağı inme zamanı geldi diyerek sokağa saldık.
Ve saat 7:47 itibari ile annenin gölge masada esnemeler eşliğinde manzaranın tadını çıkararak ayılması, sıpa ve babasının kendilerini sulara bırakması ile huzur bulduk.




Bu modellerin sabah uyanıp kendilerini oyalayabilme yaşı nedir acaba?
Hoş Arda'nın hiç bir durumda kendini oyalayabilmesi kolay olmuyor ama sabahlar daha zor oluyor.
Biz oldum olası, çocuktan önce ve sona erken kalkan bir aileyiz. Öyle uzun uykular, öğlen uyanmalar Arda doğmadan önce de olmazdı. Sabahı severiz.
Ama her sabah kurulu saat gibi aynı saatte uyanıp, seni uyandırıncaya kadar anne diyen ve ola ki bir şekilde ' hı' bile desem ' Günaydın anneeciiimmm' diye olanca enerjisi ile bağıran bir çocuk olunca ve bu durum günler ve aylar sürünce insanı zorlamaya başlıyor. Bir de uyku sever olsaydık ne olacaktı acaba diye düşünmeden edemiyorum.
Bıraksa zaten en fazla yarım saat içinde biz kalkmış olacağız. Oysa kendisinin hep bir bahanesi var. Güneş açtı, ben uyandım siz de uyanın. Ama sizin uykunuz yok! Nereden biliyorsa? En favori savı ise ' Ama ben öyle istiyorum!'. Çünkü O istese dünya da durabilir belki de. (Bazen buna yürekten inandığını düşünüyorum.)
Tam tersine bir durum olduğunda ' Ama anne her istediğimiz olmaz!' diyerek beni püskürtürken, sıra kendine geldiğinde ' Ben biliyorum, sizin uykunuz yok' ve ' ama ben her istediğim olsun istiyorum' diyerek kendine yontabiliyor.
Sonuç olarak 3 yaşın sonlarına doğru mantık oyunları ile O bizi yola getirmeye çalışıyor. Her lafa bir cevap, her sava bir antisav filan, hepsine hazırlıklıyız da  en çok sabahları bir yarım saatçik oyalanamamasına darlanıyoruz.  Öyle ki bak öğlen olmuş ben hala sabahın harbini düşünüyorum..
Yarın bu güzel koyu bırakıp İzmir' e doğru yola çıkıyoruz. Çok eski arkadaşlarla buluşup, sohbetin tadını çıkarmaya..
Yola çıkma anına kadar Arda da heralde suyun tadını çıkarakacak, buruşuna ve kırışına kadar..Ne yat diyeceğim ne kalk, kararlıyım..Yarın kör sabahta O'nu suya atmazsam ne olayım! :)


16 Temmuz 2012 Pazartesi

Bir arayı kapama yazısı

'Harala gürele' ne demekse, işte tam ona layık iki üç hafta geçirdik..
Önce hastalık, sonra derlen toplan taşın, yerleş, sonra bir daha hastalansın sıpa derken şimdi dinlenme zamanıdır.
Çok kızdım kendime, yazın ortasında iki kere hasta edilir mi çocuk diyerek..Yediğine içtiğine o kargaşada dikkat edemedik, saldık biraz acaba ondan mı arka arkaya devrildi dedim durdum ama bütün dert çocuk hastalığı olsun deyip geçtim bir yandan da..
Taşınmak başka bir iş zaten. Biz hepi topu iki kat yukarı çıktık , kulağa kolay geliyor konuşurken ama iş bir evi toplamaya gelince öyle olmuyor işte. Seneler öncesinden apartman içi bir taşınma tecrübem daha olduğundan öyle kucaklar çıkarırım düşüncesinin sadece bir hayal olduğunu çok iyi biliyordum. Bu ev toplanacak, ıncık cıncık ayıklanacak, herşey kutulanacak dedim, herkes bir açtı gözlerini ne gerek var gibisinden.
Nitekim en çok toplanırken yorulduk ama değdi. Yarım günde yerleştik hop diye..
Babaanne-dede sağolsun el verdiler bu sefer de..
Bir kaç gün sonra da bavulları topladık, vurduk kendimizi yola..
Tüm bu süre zarfında, aslan kaplan ortağım, herşeyden önce arkadaş olduğumuzu hiç unutturmadı sağolsun..Koştu koşturdu, ben işi gücü unuttum.
Şimdi ikimiz de tatildeyiz, ki bu da nasıl bir plansızlıktır ki koskoca yazda denk getirdik tatilimizi.. :)
Üç gündür Aydın- Kuşadası aksındaki dağlara bakıyorum.
İstanbul nasıl yormuşsa gözlerimizi, bu boşluk, ufukta sadece ağaç, dağ, taş görmek kendimi başka bir dünyada hissettirdi bana..Habire sence de garip değil mi diyorum Çağlar' a. Sanırım o daha tatil bir havasında, pek takmıyor beni :)
Arda ise sadece uykusu geldiğinde yada acıktığında hatırlıyor annesini. Gerisi Ege abi eşliğinde oyun ve kahkaha. Neden daha önce akıl etmemişiz tatillere Ege' yi de götürmeyi?  :))
Bu tatilin detaylarını yazacağım ayrıca..Bu bir arayı kapama yazısı oldu.
Ayrıca da geç oldu. Sıpaya kum oynamaya gideceğiz sözümüze istinaden sabahın köründe sahilde olacağız yarın sabah..

Ve bugünkü sıcak yusufçukları bile bayıltmıştı..Ağaç gölgesi, su sıpırtısı bile kar etmedi.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails