31 Aralık 2009 Perşembe

Yavaş başladı 2009 hızlı bitti. 2008 sonunda mecburi ev istirahatimle başlayan yavaşlık, tospanın kucağımıza gelişi, evde geçen bir kaç aydan sonra işe dönüş..Evi düzene sokmaya çalışmak, bedenimin işte aklımın evde olduğu günler, kendimi güne kaptırmaya çalıştığım, endişeleri unutmaya çalıştığım günler.

Koşturmaca.. Koşturmayaca alışma.. Bu kaosun içinde işi gücü herşeyi bırakıp gözümüzü ayırmadığımız tospa.. 2009 benim için geçiş dönemiydi. Hormonlarımın etkisinden kurtulup dünyaya dönmem yıl sonunu buldu. Hastalıklı bir dönem değildi sadece normale dönme süreciydi. Mutsuz değildi, aksine mutlu, neşeli, hareketli bir yıldı. Biyoritmimin, ruhumun ritminin değiştiği bir yıldı.

Kendi içimde taşların yerine oturması, iş-ev-eş-çocuk dörtlüsünün içine " ben" köşesinin eklenmesi, eksiklik duygusu, yetişememe, layık olamama, vicdan azabından kurtulup, iyi kotardım ben bu işi güveninin gelmesi yıl sonunu buldu.

Tospa büyüdü, ayaklandı, çığlıklar kahkahalar gıcırtılı gülüşlerle doldurdu evi,, O zaman bir oh dedim sanırım, çocuk gibi bakmaya başlayınca yüzüme, bir de anne olarak mutlu huzurlu olduğumda onun da mutlu ve huzurlu olduğunu keşfettiğim zaman bir oh dedim..


Şimdi yavaş yavaş kitaplarıma geri dönmek istiyorum, onları rahat ettirecek bir yer ayarlamak, aralarına yenilerini eklemek,

Spora devam edebilmek, ederken aklımı da yanımda götürmeyi öğrenmek,

Tospa ile yapmak istediklerim listesini hayata geçirmek, tüm hazırlıklar için zaman yaratabilmek,

Yeni bir fotoğraf makinası edinmek ( hem tospa için hem de diğer minik ayrıntıları unutmamak için )

Daha az uyumak,

Daha çok dinlemek,

Aynı kitaplar gibi dinlemek istediklerimin bir listesini çıkarmak ve edinmeye başlamak,

Biraz bişiler dikmeyi öğrenmek :)

Evi ikinci posta elden geçirip, bütüüüün gereksiz şeyleri atmak, yer açmak, rahatlamak istiyorum.

Geniş, huzurlu, hop diye akan, akarken tökezlemeyen, arkasında güzel anılar bırakan bir yıl olsun istiyorum..

Herkes için hepimiz için ..

Mutlu seneler!

29 Aralık 2009 Salı

Dün gece ilk defa Arda teyzesi ile oturdu biz de dışarı çıktık. Mecbur olmasam heralde yine gitmezdim ama sonu yok bunun. Mecbur kalınanlar, gitmezsen olmayacaklar illa oluyor, daha da olacak.

Daha önce bir kere de babaannesi geldiğinde gitmemiz gereken bir yer vardı , gece geldiğimizde oturuyorlardı babaanne torun.. Bu sefer de en kötü öyle olur diye düşünerek çıktım evden ama Arda kuzu sorunsuz uyumuş, gece de hiç kalkmadı. Hani demedi ki yatarken anne baba yoktu geldiler mi, nerdeler :) Sevinmedim desem yalan olur..

Teyzesine alışık olmasına ve teyzesinin de ona hep stabil bir ortam sunmasına bağlıyorum huzurunu. Ne de olsa anneanne  ve babaanneler bizde misafirler ve geldiklerinde normal olarak günlük rutin bozuluyor. Ama teyzesi ile aynı rutinin içine bir de gece uykusu eklemekte hiç zorlanmamış Arda.

Annesi de çok uzun zaman sonra bir nefeslendi, hatta biraz şımardı bile..

28 Aralık 2009 Pazartesi

Bu öğlen çok keyifli bir mağazaya girdim. Şaşkınbakkalda Zekids.
Bizim tospalara ne bulsam diye bakınırken ara sokakta gözüme çarptı. İyi ki de girmişim, küçücük ama çok dolu bir dükkan. Envai çeşit kutu oyunu hem de 0-99 yaş arası herkese göre :))

Mutlaka uğranmalı , birşey alınmasa da göz gezdirilmeli , ben bayıldım. Oradaki bayan da çok ilgili, her sorumu tek tek cevapladı, zamanım olsa daha da kalırdım kendimize göre de bir oyun bulurdum belki :)
Tospalara ne aldığım ise henüz sürpriz ,onu da sonra yazarım :)

Yeni Yıl Hediye Arkadaşı

Aslında bayağı oldu biz hediyelerimizi alalı da annenin eli anca değdi şimdi yazıyor. Montessori mail grubunda arkadaşlar kocaman bir liste üzerinde emek vererek çekiliş yapıyorlar, ellerine sağlık, iyi ki de yapıyorlar çünkü hiç tanımadığınız bir arkadaştan size gelen paketler , sizin tanımadığınız birini sevindirmek için uğraş vermeniz insanın içini sıcacık yapıyor, çok mutlu ediyor..



Arda' ya da Ada' dan çok cici hediyeler geldi. Arda henüz ne hediyeleremizi hazırlama aşamasına katkıda bulunabildi ne de kendisine özel bir paket geldiğinin çok farkına vardı ama ben onun yerine de heyecanlandım :)) Umur çok ince davranıp postanın üzerine Arda'nın da adını yazmış ki böylece oğlumun ilk kargosu da gelmiş oldu :) Paketler ise ben eve gelmeden açılmıştı, içerisinden çıkanlarla çokça vakit geçirdi, hala da geçiriyor. Ve hatta artık zürafamızı yürürken çekmek için çaba bile gösteriyoruz :) Umur ve Ada çok emek sarfetmişler ve çok güzel seçimler yapmışlar , tekrar çok çok çok teşekkür ederiz.

24 Aralık 2009 Perşembe

Çook canım sıkılmaya başladı Arda'nın derdini anlatamayıp sinirlenmelerine, boğazını acıtacak kadar bağırarak dert anlatmaya çalışmalarına  :(  Okuyorum bir yandan, etrafıma soruyorum, diğer bebeklere bakıyorum evet bu aylarda bir kendini ifade edememe ama ne istediğini bilme, istediğini anlatamayınca sinirlenme durumu oluyor sanırım. Korkum bu bağırma hareketinin bir alışkanlığa dönüşmesi, olur olmadık her şeyde karşımıza çıkmaya başlaması..

Şimdiye kadar bağırışlarına aldırış etmeme, istediğini anlayıp yerine getirirken "bağırma", "yapma" gibi kelimeler kullanmadan, o sanki hiç bağırmıyormuş gibi davranarak çözmeye çalıştık. Çok etkili olduğu söylenemez :(

Bu sabah başka bir şey denedim. Derin bir nefes alıp gittim yanına, bol gülücüklü öpücüklü muhabbetler ettim, parmağı ile gösterdiği herşeyin,  her yerin yanına giderek, gösterdiğini anlayamadıysam daha ilginç başka şeyler göstererek , altını ve üstünü değiştirirken gösterdiği her sıkılma işaretini oyuna cevirerek onu hiç bağırtmadan 1,5 saat geçirdim.

Peki ama nereye kadar? Bu yöntemi teyzesi aksama kadar uygulayabilir mi? Benden başkasının sabrı buna yeter mi??

En çok evde olmak istediğim günlerden biri bügün..:( 

Grafitiii



Pek sevip pek özenmiştim bu grafiti mevzuuna, sonunda bir tane edindim. Dün gece de işi gücü bırakıp onu yapıştırdım duvara. Zaten günlerdir kutusunda bekliyordu. Önce  raflar takılacak,  altında kalan alana bakılacak sonra yapıştırılacaktı. Nitekim hayalimdekine çok yakın bir görüntü çıktı ortaya , yaşasın :)

21 Aralık 2009 Pazartesi

Bizim Kuzular


Çok çok çok güzel bir fotoğraf olmuş bu. Berk' in makinasından çıktı sanırım, yanılıyorsam affola ama kim çektiyse ellerine sağlık diyorum. Şimdi gülümseyerek baktığımız, duruşlarının, bakışlarının her halinden anlam çıkardığımız bu fotoğraf ne kadar güzel bir anı olacak ileride onların ellerinde. Büyükten küçüğe sıralanmışlar bir de bilmeden, hepsi ne kadar farklı birbirinden, ne kadar kendilerine özel.

Halbuki hemen hemen aynı zamanlarda düştüler anne karnına.. Üç arkadaş, her bir ultrasonun, her bir doktor kontrolünün bin kere kritiğini yaparak büyüttük göbekleri :)

Önce Demir kuzu geldi kucağımıza, 10 gün sonra Arda ve tam iki ay sonra da Barış.

Her hareketlerini, bütün huylarını, yaptıklarini yapmadıklarını 6 göz ( hatta 12 göz :)) izledik, yanyana, hep birbirlerinden haberdar, büyüyorlar birlikte. Ve biz üçünün de birbirinden ne kadar farklı olduğunu, bu dünyaya ayrı birer kişilik olarak geldiklerini, bizim sadece onları yönlendirmeye çalıştığımızı ama asıl çizgileri kendi genlerinin çizdiğini, doğuştan karakterleri ile birlikte geldiklerini, şaşırarak farkediyoruz.

Şimdi çok farkında olmasalarda birbirlerinin, birlikte büyüyeceklerini, iyi birer dost olacaklarını hayal ediyorum hep. Arkadaşlığı birbirlerinde öğreneceklerini umuyorum. Demir kuzu Belçika yolcusu yakında.. Daha doğumundan sonraya rastlayan günlerde gideceklerinin sinyalini vermişlerdi de , Çağlar' a kendileri gitsinler Demir' i de mi götürecekler diye sulandırmıştım gözlerimi, gülmüştü. Azcık daha geç gitselerdi diyorum hala, çocukların birbirini özleyebileceği kadar geç. Neyse belki dönerler o yaşlara, kimbilir..

Ve umarım bir gün hepsi kendi çocuklarına bu fotoğrafı gösterecek kadar değerini bilirler birbirlerinin.

Çok tatlısınız kuzular çok ! :)

15 Aralık 2009 Salı

Tay Tay

                                        

Yürümem tutun elimi diyor devamlı sıpa,  azıcık da korkak mıyız neyiz  :) Uzun uzun tay taylar yapıyor bu ara Arda ama adım at bana gel dediğimizde suya atlarmış gibi kendisini kucağımıza atıyor :) Bunun ötesinde tek elinden tutup yürütebiliyoruz artık, belimizi ve sırtımızı biraz kurtardık acıdan şimdilik..

Meraktayım daha kaç ay daha böyle el ele yaşayacağız, bizim tospa bir cesaret ilk adımını ne zaman atacak?Merakımı da boş veriyorum bir yandan, bir daha tay tay durmayacak şimdi bakıp gülümsemek zamanıdır.. :)

14 Aralık 2009 Pazartesi

Kırmızı Sene



Ne bir ağaç, ne bir süs nede değişik bir kutlama yapma hevesim olmuştu bu seneye kadar. Bu sene bir heves bir heyecan bekliyorum yeni yılı, nedense? Beklediğim bir şey de yok yeni yılda olacak olan ama gözüm hep kırmızılarda,incik boncuk süslerde..

Baktım olmayacak aldım koydum bir minik çam, üstüne de taktım kırmızıları, her akşam bakıp bakıp mutlu oluyorum :)

Toplarını çok sevdi Arda, çıkarıyor çıkarıyor oynuyor, o uyuyor ben takıyorum geriye..Geçen akşam ışıklarını da yaktım, baktım bizimki dokunmadı ışıklı görünce :) Bu sene böyle bir değişik bekliyorum yeni yılı işte..

Belki kızlar gelir yılbaşı gecesi diye bir umut, ilk bebekli yılbaşı partimi veririm diye başka bir umut..

Gelsin bakalım 2010, ben kırmızılarımla bekliyorum bu sene onu.. Mutlu gelsin, umutlu gelsin, hepimize sağlıklı ve bol ışıklı gelsin..

12 Aralık 2009 Cumartesi

Pozitif Doğum Hikayeleri

Kendi tercihi olsun olmasın sezaryen ile doğum yapan her annenin içinde bir ukte midir normal doğum? Hadi ukte olmasın da bir " acaba " mıdır?

İlla normal doğum yapacağım diye bir tutkum yoktu ama beklemeye niyetliydim tospayı. Kendi istediği zamanda ve mümkünse en doğal yol ile doğsun diye diledim hep, olmadı. 28. haftada hastaneye yattım, sonra evde yattım, yok kordon dolandı yok tospa doğum pozisyonu almadı derken 36. haftada epidural sezeryan ile doğum yaptım.

Benim aklımda bir acaba kaldı , normal yoldan normal zamanda doğsaydı neler olurdu, daha mı iyi olurdu, ben daha mı başka hissederdim..Bunları da düşünmeyi yavaş yavaş bir kenera bırakmışken, Elif' in yeni bloğu http://pozitifdogumhikayeleri.wordpress.com/  daki hikayeler çok içime dokundu. Okurken biraz imrendim, çokça duygulandım, kendim ve oğlum adına az da olsa üzüldüm..

Teşvik edilmeli normal doğum en azından anneler sezeryana zorlanmamalı, normal doğum yapma isteğinden daha normal ne olabilir ki?

Bu blog normal doğum konusunda çok insana cesaret verecek, bebeğini kucağına almaya hazırlanan anneleri ortak bir duyguda buluşturacaktır eminim ve hatta ssvd konusunda aklı karışık pek çok anneye de rehber olacaktır. Ellerine sağlık sevgili Elif :)

8 Aralık 2009 Salı



Bu ikinci fasulye denememiz.. Birincisi benim merakımdandı ne yapacak acaba diye, beni şaşırtarak bir tanesini bile ağzına atmadan bütün odaya fasulye saçabilmişti :)

İkinci denememiz yorgunluktandı..

Tay tay durabilirken adım atmaya korkan bir oğlan çocuğu var evimizde. İlla iki elimizi de tutacak ve öyle yürüyecek , üstelik uyanık olduğu her an yapacak bunu..Amaçsızca oda oda dolaşılacak, olur da ilginç bir şey görülürse tek elle bakılacak, öbür el bırakılmayacak ki anne yada bana gitmesin..Pazar akşamüstü en son Çağlar' ı ellerini arkaya saklamış otururken buldum salonda :)) Bizi biraz fasulye paklar dedik, zaman geçer, hem Arda dinlenir hem biz..

Arda küçük aslında daha bu doldur boşalt işleri için.Yine de önce tepetaklak tepsiye döktüğü fasulyeleri teeek teeek topladı kaba yeniden. Sonra bir daha sonra bir daha..En sonunda da tüm salona saçtık tabii, kaçınılmaz son :)

Sonuç, yarım saat herkes dinlendi..Arda ile benzer aktiviteler yapılabileceği anlaşıldı ama anne olmadan yapılmamasına karar verildi..

3 Aralık 2009 Perşembe
















Gidesim var, hani yeni yoldan geldik ama olsun :) Şöyle yolu tutup, koşturmadan yanlarına gidesim var.

Çok özledim arkadaşlarımı, yanlarında oturmayı, havadan sudan konuşmayı, kelimelerimi seçmeden tartmadan hesapsızca anlatabilmeyi..

Annem ben üniversiteye başlarken üniversite arkadaşlıkları çok başkadır demişti. Hayatının sonuna kadar seninle yürüyecek insanlar çıkacak aralarından, şu geçireceğin yılların kıymetini bil. Kendisi hala görüşür üniversiteden dostları ile :)

Bildim sanırım ben de değerini, öğüdü dinledim , gençliğin verdiği saflık mıdır yoksa önyargılardan arınmış hayat görüşü müdür o yaşlarda, çok can arkadaşları oluyor insanın,, Sonra zaman şartlar herkesi bir yana savurdu.. Hala bir kaç günde bir haberini alır gündelik yaşamı paylaşırız ama yanyana olmak gibi olmuyor..
Burnumun dibinde olanları görememek zaten içime dert. Hani uzakta olanları kabulleniyorsun mecbur da..

Herhangi bir yerde de olsa doğrusuyla yanlışıyla sevidiğin , seni de öyle sevdiğini bildiğin birilerinin olması  yine de güzel.. Yazdım rahatladım, şu fotodaki küçük adımların yere emin basışlarına bayıldım ama hala gidesim var o başka..:)






1 Aralık 2009 Salı

Uzun bayram yolculuğu bitti.. Bizim için uzun bir yoldu. Giderken güzel havada sorunsuz gidip dönerken Arda' nin isyanları sonucunda bir tır parkında durarak, onun küçük adımları ile parkı turlamasına yine de gülümseyerek tamamladık yolu.

Biraz yorgunluk,biraz kargaşa ama geride uzaktaki sevilenleri mutlu ettiğimiz bir kaç gün kaldı. Arda ilk defa babaannesine gitti, kuzenlerini gördü. Her zamanki gibi gürültüden kaçtı, her gördüğüne bulduğuna uzun uzun baktı, evirdi çevirdi.. Bizi iki büklüm dolaştırdı, girdiği tüm evlerin bütün odalarını gezdi. Her evin elektrik süpürgesini keşfedip mutlaka ama mutlaka onunla oynadı.

Babaannemiz çok düşünceli davranarak bizi köy kalabalığına ve soğuk havaya sokmadı. "Grip gibi" bile olanları geri çevirdi, Arda' yı kimselere öptürmedi :)

Yorgunluğa rağmen, dolu dolu güzel bir dört gün geçirdik, dönüşteki tatsız haber de olmasaydi ..

Ya bayramlar olmasaydi?? Olmazdı..Olmazdı..

17 Kasım 2009 Salı

1 Yaş Kontrolünden Notlar


- Uzağı işaret etme bir yaş dönümü aşamasıdır. Yürümesinden , konuşmasından çok çok daha önemlidir. Eli yada parmağı ile gösteriyor olması önemli değil yeter ki uzağı işaret etsin.
- Artık çay ve kola haricinde bizim yiyip içtiğimiz her şeyden yiyebilir, tabii sağlıklı olmak koşulu ile. Haftada bir kere kötü şeylerin tadına bakabilir.
- Bal yiyebilir ama çok da gerekli değildir.
- Oyuncak çok gerekli değildir. Çocuk gerçek eşyalarla oynamak ister. Ama illa oyuncak edinilecekse üst üste konulabilen küpler, itilen çekilen oyuncaklar tercih edilebilir.
- Yavaş yavaş kendi kendine yemek yeme alıştırmaları yapılabilir. O yerken biz arada destekleyebiliriz. 18 ayında tabağı ve kaşığı tamamen ona bırakacağımız için önünde 6 ayı var öğrenmek için :)
 - Yediği yemek miktarı azalabilir çünkü 1 yaşından sonra kilo alım hızı düşecektir. Bir senede toplam 2 kilo alması beklendiği için az yemesini normal karşılamak gerekir.

12 Kasım 2009 Perşembe

Pastamızın fotosu oldu! :)

Pastamızın resmini çekmeyi unuttuk deyince İlker Hanım gönderiverdi pastamızın resmini :) Tekrar teşekkür ederiz..

11 Kasım 2009 Çarşamba

İyi ki Doğdun Arda Kuzu :)

Geçen Cumartesi 1 yaşımızı doldurduk. Nasıl geçtiğini anlayamadığım kocaman bir senenin bitişini de küçük bir kutlama ile taçlandırdık. En yakın aile fertleri ve en yakın arkadaşlardan oluşan yaklaşık 20 kişilik bir grup ile güzel bir kahvaltı, ardından pasta seramonisi ile sona erdi kutlamamız.
Arda her 1 yaşındaki çocuk gibi olayın çok farkında olmamasına rağmen sorun çıkarmayarak mutlu etti bizi. En yakın arkadaşları Demir ve Barış da mutlu günlerindeydiler. Yormadılar annelerini, sevindik.
Pastamızı İlker Hanım yaptı, kahvaltı edeceğimiz yere getirdi sağolsun. İlk doğumgünü acemiliği olsa gerek pastanın resmini çekmeyi bile akıl edememişiz :( Ama görüntüsü de tadı da çok güzeldi. Ayrıca İlker Hanım' ın doğumgünü akşamına tekrar bizi arayıp yorum alması, iyi dileklerini tekrar tekrar iletmesi de çok inceydi.
Bizden başka 20 kişilik bir grup daha ağırlamalarına rağmen Zuzu Cafe çalışanları anneannemin zeytinli ekmekleri çok beğendiğini bile farkedip, çıkarken ona paket yapmaya çalıştılar ki, ısrarcı tutumları hepimizi gülümsetti :)

Devirdiğimiz bir seneye gelince;
Çook çabuk büyüyorsun be Arda kuzu, daha yavaş geçse zaman, daha doya doya geçirsek şu anlarını. Her gün daha yavaş yaşamaya karar veriyorum sayende, her gün biraz daha fazla şeyi bir kenara bırakıp seninle daha çok vakit geçirmeye çabalıyorum. Evim eskisi kadar derli toplu değil, biriken işlerim hep oluyor artık, daha çok uykularımdan çalıyorum ama biliyorum ki sen bir daha 1 yaşında olmayacaksın , 1 ay sonra bile bugünkü bakışınla bakmayıp, başka bir çocuk olacaksın.. O yüzden bırak işler kalsın da senin yüzünden gülücük eksik olmasın..Yine de az daha yavaş koş oğluşum az daha yavaş..

2 Kasım 2009 Pazartesi

Tutturmak

Dün şaşırttı Arda bizi biraz. Şimdiye kadar dikkatini başka yöne çekerek oyalayabildiğimiz, tehlikeli isteklerinden uzak tutabildiğimiz tospa dün neredeyse boyu kadar bir oyuncak yüzünden ikea da küçük çaplı bir isyan çıkardı.

Olayı anlatmadan önce küçük bir açıklama " Arda henüz yürümüyor. Ya sıralıyor yada elimden tutun yürütün diyor." Hal böyle iken dün ikeanın restoranında sopasından tutup yürütülebilen tahta bir oyunak gördü, biz de ellemesine izin verdik. Tam bu sırada Arda dan birazcık daha büyük olduğunu tahmin ettiğimiz başka bir tospa geldi ve alıverdi Arda'nın elinden oyuncağı :) Biz de tam kalkıyorduk zaten oyuncağı onlara bıraktık ve kalktık ama Arda bu arada biraz mızlandı oyuncağa uzandı vs. Ve asıl kıyamet içeride çocuk bölümünde aynı oyuncağı farkedince koptu..Elinden almak yada oyuncağa yaklaştırmamak mümkün olmadı, çığlıklar uçuştu havada.Dikkatini çekmeye çalıştığımız her şey yeri boyladı. Ben de Çağlar da ilk defa karşılaştığımız bu tepki ve ısrardan şaşkın verdik eline oyuncağı ama neredeyse boyu kadar ve ağır,  hem onu hem oyuncağı taşımak bir işkence, elimden birakmayacağım ağlaması ise kaza ile her elinden kayışında bile sürdü. Kasada barkodunu okutmak için bile alamadık elinden..

Sonra düşündük, çocukların büyüdüğünü böyle olaylarla anlıyoruz aslında. Çok olumlu bir hareket de olabilir bu, bizimki gibi olumsuz bir davranış da. Bizi şaşırtan onlardan beklemediğimiz her davranış aslında büyüdüklerinin bir göstergesi.

Biz bu yaşadığımızdan ders aldık, Arda'ya tutturmamayı, herşeyin satın alınamayacağını öğreteceğiz, öğretmeliyiz en azından. Henüz bunları anlamak için küçük ama denemekten zarar gelmez..

Naylon Torbadan Kurtulmaya Doğru Bir Adım

Bir kaç ay önceydi heralde eski evimizin depo gibi kullanılan küçük alanında gereğinden çok poşet biriktiğini ve elimize ayağımıza dolanarak aradığımız şeyi de poşetlerin arasından seçmeye çalıştığımızı farkettiğimiz gün hepsini derleyip toplayıp atmıştık evden. Sonra uzunca bir süre eve giren posetleri de çöplerle birlikte attım ama bunun sonu yok gerçekten. Benim evimden temizlenen poşetler dışarıda bir yerlerde birikmeye devam ediyorlar.  


Tam da bu sırada, yani biz evdeki posetlerden kurtulmaya çalışırken :) http://pazarfilesi.blogspot.com/ adresine rastladım. Pek de hoşuma gitti bu fikir ve
bir deneme yapmak amaçlı geçenlerde alışveriş yaparken denedim poşetsiz eve dönmeyi. Omuzuma asılacak cinsten iki tane kumaş alışveriş çantası edindim, pek de ucuza üstelik. Girdiğim mağazaların kasalarında poşet istemediğimi söyleyip aldıklarımı bu çantalarla taşıdım eve.


Paket yapanların bazıları alışveriş çantalarıma gülümsedi, bazıları poset almayın bizim için daha iyi dedi..E maliyet tabi bir yerde onlar için :) Aldıklarımı evde boşaltmak ise en azından daha sessiz bir eylemdi :))

Şimdi evdeki büyük adamı ikna etmeye çalışacağım posetsiz alışve
rişe nede olsa çoğu market ve pazar alışverişimizi o yapıyor. Ve hala poset var evimizde tabii, eğer alışabilirsek bu bez çanta olayına onları da temizleyebiliriz evimizden. Şimdilik karton torbaları saklıyorum sadece, çöp için de çöp poşeti kullanıyorum.

Son olarak Optimum un en alt katında küçük renkli fileler gördüm meraklısına. Pek güzellerdi ama kullanışı bez çantalar kadar rahat olur mu bilemediğimden almayı düşünmedim.

1 Ekim 2009 Perşembe

İnek Sütü Alerjisi


Arda' nın yoğurda ve peynire gösterdiği tepki benim gibi süt ,yoğurt, peynir sever birini rahatsız edecek boyutta. Yediği yoğurdun ve peynirin tadını içine türlü seyler katarak yok ediyoruz ki yesin tospa. İyi, hoş, bir yandan elimden geldiğince yediriyorum ama bir yandan da düşünüyorum, anne sütü sona erdiğinde bu yediği üç beş kaşık yoğurt - peynir kalsiyum ve protein ihtiyacını karşılayabilecek mi? Hadi proteini karşıladın et yumurta derken kalsiyumu nereden alacak? Süt içecek diyemiyorum çünkü doktorumuz inek sütüne özellikle de kutu sütlere karşı, içerisindeki katkı maddeleri nedeni ile içilmese de olur diyor, yararından çok zararı var diyor, hem de ben bu inek sütü alerjisi mevzuundan fena halde tırsmış durumdayım. Henüz anne sütü almaya devam ediyor ama bir seneye kalmadan yani 2 yaşına yakın bir zamanda bu soruları cevaplayıp , çözüm bulmam gerekecekmiş gibi geliyor. Sonuç olarak bir süredir soruyorum , okuyorum ne menem bir şeydir bu inek sütü / keçi sütü alerjisi.En sonunda kafamda bir özet oluştu.

İki çeşit alerji türü varmış sütle alakalı, biri inek sütü alerjisi diğeri latoz intoleransı.
İnek sütü alerjisi dediğimiz şey vücudun inek sütü içerisindeki proteinlere reaksiyon vermesiymiş. Diğer süt ürünleri de ( peynir, yoğurt, tereyağı ) benzer reaksiyonlara neden olabiliyormuş ama daha hafif belirtiler verdiğinden genelde alerji süt alınmaya başladıktan sonra ortaya çıkıyormuş.İnek sütü alerjisi olan çocukların büyük bir kısmı 3 yaşına kadar bu alerjiden kurtuldukları gibi, hayatı boyunca süt ürünlerini alamayan kişiler de varmış.

İnek sütü alerjisi bir besin alerjisiymiş ve aslında besin alerjilerinin neredeyse tamamını yapan bir kaç besin maddesiymiş, süt, yumurta,ceviz, buğday, balık, soya ve kabuklu deniz ürünleri..

Genel kural olarak bebeklere 1-1,5 yaşına kadar inek sütü verilmemekle birlikte,
-çok gazlı bebeklerde
-derisinde kızarıklık ve pullanma olan bebeklerde,
-kafasında konak olan bebeklerde ve
-kronik burun tıkanıklığı yaşayan bebeklerde ekstra dikkat gerekiyormuş.

Laktoz intoleransı ise vucudun sütün içerisindeki süt şekerine verdiği bir reaksiyonmuş. Sadece süt değil, süt şekeri içerebilecek olan yine süt ürünlerinden ve süt kreması, süt tozu kullanılan hazır besinlerden de kaçınması gerekiyormuş lajtoz intoleransı olan kişilerin.

25 Eylül 2009 Cuma

24 Eylül 2009 Perşembe

Bu çocuk denen şey insana ne olmadık işler yaptırıyormuş. Hiç söylemeyeceğin kelimeleri sarf ettirip, hiç umurunda olmayacak konularda alınganlık yaratıyormuş.
En çekingen en içine kapanık adamı bile değme korkusuz ve girişken yapabilir bir çocuk..
Bir arkadaşımı üzdüm Arda yüzünden, kimin haklı olduğu önemli değil önemli olan benim tarzım olmayan hiç söylemeyeceğim lafların ağzımdan elimden çıkmış olması. Eh be kızım , koskoca kadın tartamadın mı durumu diyor bir yanım, bir yanım da hala şaşıyor kendine. Ben pazarlık bile yapamam, nasıl oluyor da bu sadece ama sadece Arda konusunda bu kadar pervasız , bu kadar kendine güvenli olabiliyorsun?
Bu da çocukla büyümenin bir parçası sanırım. Kendini sana tanıtıyor çocuk, içindeki anne başka şekillerde ortaya çıkıyor, işte o hallerde kendine hakim olmak gerekiyor bazen.
Sen yokken küçük tospa o vardı yanımda demek geliyor içimden, sen karnıma tepikler atarken, küvezde gününü doldururken de vardı. Sen büyürken de , koca bir adam olduğunda da yanıbaşımda olur inşallah dediğim insanlardan birini üzdüm sayende, şimdi kolarını aç ve kocamaan gülümse belki affederim seni..

23 Eylül 2009 Çarşamba

Yeni Huylar Yeni yöntemler

Son iki üç gündür başladı inatlaşmalarımız daha doğrusu onun inat edip bizim kayıtsız kalışlarımız. Bütün benliği ile itiraz etmesi, tüm gücü ile beni yada babasını ittirip, çimdiklemesi aslında ben buradayım, isteklerim taleplerim var demesinin bir başka yolu..
Bir yandan gözümüzün önünde büyümesini şekillenmesini keyifle izlerken bir yandan da isteklerine ve itirazlarına doğru tavırlarla yaklaşmak için çabalıyoruz karı koca. Gel gör ki her gün bir kere daha eğitmek büyütmekten zormuş sonucuna varıyoruz , e vazgeçmiyoruz tabii ..
Arda' nın istediği olmadığı zaman bağırarak yada o dakika ağlamaya başlayarak istediğini yaptırabileceği kanısını kırmak kolay olmayacak. Okuduklarım ve araştırdıklarımdan çıkan ana sonuçlar bu tip durumlarda:
- kayıtsız kalmak
- dikkatini başka yöne çekmek
- sızlanmasının nedenini anlayarak, eğer haklı nedenlerse sorununu çözmek.
Kayıtsız kalmak benim için güç açıkçası, sadece kendi oğlumun değil hiç bir bebeğin ağlamasına dayanamayan, kıyamayan ben o dakika hamle yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Ayrıca kayıtsız kalmak zaman zaman onun , sızlanmasını ağlamaya dönüştürüyor, ağlamalarını da bitmek bilmeyen bir sürece sokuyor.
Dikkatini dağıtmak benim için daha geçerli bir seçenek o da her zaman işlemiyor tabii. 11 ayını doldurmak üzere Arda ve sandığımızdan çok daha fazla şeyin farkında, söylenenleri anlıyor bu durumda onu kandırmak , dikkatini dağıtmak da kolay olmuyor..
Şimdilik izlediğim yol ona kısa cümlelerle durumu anlatmak," mama bitince buradan kalkacaksın, biraz beklemelisin", " beni dinler misin? " dedikten sonra ve o yüzüme kocaman kocaman bakmaya başladıktan sonra , isteğini ne zaman yerine getireceğimi anlatmak gibi. Genelde işe yaramakla birlikte, sözümün bitmesini bekleyip daha sonra ağlamaya devam ettiği de oluyor.
Bu süreci de sakin kalmaya çalışarak aşacağız diye umuyorum.

Uyku uykuuu

Yatır kaldır yöntemi birkaç gece işe yarasa da sonra başa sarıyoruz. Benim iradesizliğim midir nedir bilemiyorum ama 11. ayımızda hala gece emiyoruz, mutlu mesut uykuya geri dönüyoruz..ne yapacağız nasıl yapacağız bilemiyoruz..

18 Eylül 2009 Cuma

İlk Oyun Grubu


Çok zamandır Arda' nın tüm haftayı teyzesi ile yalnız geçirmesinden muzdariptim. Oyun grubu mail grubunda da aradığımız halde kendimize uygun bir grup bulamamıştık. Aslında hayatımızda tam 4 bebek var Arda ile birlikte. Üçü 10 aylık diğeri 8 aylık! Yakın arkadaşlar peşpeşe yavruladik diyebiliriz :) Ama onlar evde anneler olduklarından ben aralarına çok sık katılamıyorum ve Arda da diğer tospalardan uzak kalıyordu. Gürültüden rahatsız olmak, başka bebekler ağladığında ağlamak, çokça yabancılamak gibi şeyler de Arda'nın davranışlarına eklenince iyice huzursuzlanmiştim ki bizim kızlar sorunuma çözüm buldular :)
Cumartesileri buluşalım dediler, 1-2 saat kadar çocuklar bir araya gelsin ve ilk buluşmamızı yaptık. Biraz acemice bir toplantı oldu çünkü hazırlanmamıştık ama ona rağmen bebeklerin birbirlerine alışması, aynı ortamda zaman geçirmeleri adına güzel bir kaç saatti.

1 Eylül 2009 Salı

Tracy Hogg - Bebek Bakımında Mucize Çözümler

Kitabı edinmekte biraz geç kalmışım, ama yine de kitaptan okudugum alıntılar ve okuyanların deneyimleri merak etmeme sebep oldu bir tane edindim. Arda'nin sıklasan gece uyanmalarına belki biir çözüm olur diyorum. Bir kaç gecedir bahsedilen yatır kaldır yöntemi ile emmeden uyumayi başarıyoruz ama tam oldu dediğimiz yerde herşey başa dönebilir.. göreceğiz..

Ce-Eee


Yeni numaramız Ce- ee elinde ne varsa farketmiyor, yukarı kaldırıp guya arkasına gizleniyoruz sonra da aşağı indirip ce-ee demesi icin annenin gözüne bakıyoruz!! :) Anne ce-ee dedikten sonra da gülüyoruz :))

13 Ağustos 2009 Perşembe

Yola çıkıyoruz

Bundan kısa bir süre önce Arda ile bir tatil alıştırması yapmıştık. 5 saatlik bir araba yolculuğu ve 3 gecelik konaklamamız sırasında bize pek sorun çıkarmadı Arda. Arabada sıkılıp bunaldığı anlarda bir iki mola verdik. Geri kalan zamanlarda otelin en küçük bebeği olarak üstüne düşeni yapmadı ve oldukça uslu durdu.

Şimdi daha uzun bir tatil ve yolculuğa hazırlanıyoruz. Aynı performansı beklemekle birlikte Arda' nın bir ay daha büyüdüğünü ve huyunun her gün değiştiğini düşünerek biraz da korkmuyor değilim.

Çocukla yola çıkmak, tatile gitmek bizim anne babalarımız için neredeyse bir tabu, yada benimkiler için öyleymiş. Çocukla sokağa çıkmak bile hasta ederim korkusuyla hep ertelenen bir aktivite olmuş. Bizim neslimizin bunu kırmaya çalıştığını düşünüyorum. Bir yarımız hala çocuklarını soğuktan sıcaktan herşeyden aşırı kollarken bir kısmımız da daha rahat olmaya özen gösteriyor. Ben bu ikinci sınıfa girmeye çalışıyorum, çabalıyorum. İçimdeki korumacı anne ruhunu ittirip, Arda ile hareket kabiliyetimi artırmaya çalışıyorum. Hem Arda sokağa insanlara çevreye alışsın hem de çocuklu olmak bana bir engel yaratmasın diye. Anneme göre ilerleme kaydetmiş olmama rağmen bazı yaşıtlarıma göre de geri kalmış durumdayım bu konuda.

Çocuğu ve anneyi eve hapseden bu düşünce nereden geliyor peki ? Lahana gibi giydirilen bebekler, kapı altlarından esen rüzgarla hasta olunabileceğine inanan zihniyet sanıyorum ki bir tek bizim ülkemizde var. Hastalığın mikroptan değil de cereyandan olduğunu düşünen milyonlarca insan arasında yeleksiz çocuk büyütmek, 30 derece sıcakta bile bebeği denize sokmak bazen öyle zor ki..

Yolculuğumuz cumartesi başlıyor, üşür o bebek kızım suda, bir kat daha giydir annesi telkinleri arasında umuyorum ki denizin ve güneşin tadını çıkaracak Arda :)

12 Ağustos 2009 Çarşamba

30' dan Sonra

Yaşamımıza bir bebek girdi gireli daha bir araştırmacı daha bir meraklı mı olduk ne? Internet üzerinde bitmek bilmeyen geziler sırasında yorumlara , tavsiyelere, fotoğraflara bakarken benim de söyleyeceklerim, paylaşacaklarım olduğunu farkettim. Farkettim ki geç bile kalmışım bunları biriktirerek. 9 ay önce yoktu halbuki bunca anlatacak ve paylaşacak şey.. Evet Arda tam 9 aylık oldu. Güzel başlayan, görece zor biten bir hamilelik, avucumuza düşen minicik bir bebek..30 yaşına kadar biriktirdiğim, üstüste koyduğum ekleyerek çoğalttığım,doldurduğum yaşam bir anda sıfırlandı ve en baştan başladık sanki.. Çok da şey birikti 9 ayda. Bir yerden başlamak lazım dedim kendi kendime, 30'dan sonra başlıyorum işte..

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails