13 Ocak 2015 Salı

Özü sözü bir anne-baba olabilmek..

Büyük konuşmayacaksın.
Hele ki konu çocuksa hiç büyük konuşmayacaksın. Hatta susup oturacaksın bi zahmet.
Ben büyük konuşmayı bırakalı çook oldu gerçekten.
Oldu olmasına da bu ne allah aşkına?


Salyası sümüğü kaldırıma bulaştı yemin ederim!
Yoldan yürüyecekmiş, hem de tam ortasından! Arada bamplar var, mahalle arası sokak olduğundan, hem de böyle kocaman, yüksek bamplar.. Onların üstüne çıkmak asıl derdi ve inmek tabii ki..

Derdi ne olursa olsun oradan neden yürüyemeyeceğini anlamasına da bence en az bir altı ay var..

Ve hala asıl konuya gelemedim, konu şu ki:
Bu yoldan yürüme işini başlatan bizzat bizim kendi babamız!  İlk seferinde uyardım, tekrar isteyecek, olmaz dediğinde kıyametler kopacak, orası yol ve hiç bir şekilde orada yürünmeyeceğini bilmeli, izlemeli, görmeli diye..
Merak ediyor, merakı gitsin, izin vermediğimizde vermeyiz dedi.
Buyrun ben bugün izin vermedim!

Biz genelde aynı fikirde, sözde ve duruşta bir anne-babayız. Bu tip durumlar hemen hemen hiç olmaz. Ya birbirimizi ikna ederiz, yada saygı gösterir diğerine uyarız. Bu sefer benim de uzatmayacağım tuttu. Sen bilirsin dedim. Sen de babasısın sonuçta.
Ama işte bu durumda bu sabah yürüyüşe çıkan ben değil babası olmalıydı, değil mi ya?

Yaptık bir hata şimdi o salyaları kaldırımlardan temizleye temizleye düzelteceğiz başka yolu yok!

Peki neden hata yaptık? Hele ki elimizde bir adet büyümüşü varken ve onu büyütürken ve hala ikimiz dimdik, tek el, tek yürek durabilirken, iş evin cücesine gelince neden çuvalladık?

Anlatayım şundan:

İkinci çocuk bence pek kolay büyümüyor.
Hep biraz küçük kalıyor gözünüzde. Daha dün düşündüm, Arda 22 aylıktı yuvaya başladığında.
Can Mayıs' ta 22 aylık olacak ve bence ben onu yuvayı bırakın belki yarım günlük oyun grubuna bile veremeyeceğim. Hala çok bebek benim gözümde..
Evin küçüğünün de büyüdüğünü görmek, ona göre kendimize çeki düzen vermek gerekiyor.
Ve o oyun grubunu bulmak :)

İlk çocukta hem daha dikkatlisin hem daha idealist.
Tecrüben de yok, ne yapıyorsun? Oku, sor soruştur ve doğruları yapmaya çalış şeklinde büyütüyorsun onu. Kendin de çok yontulup çok ödün veriyorsun ama sonuçta bir anne- baba duruşu ediniyorsun. Sanıyorsun ki bundan sonra gelen çocuğum için de aynı duruşu sergileyebileceğim.
En azından ben öyle sanıyordum… Yok ama işler öyle yürümüyor.

Bir kere zamanın daha az. Sonra ilk çocuğunu büyütürken kendine hiç ayıramadığın o vakitler sana nasıl yükler bırakmıştı geriye? Bu sefer az daha sakin, az daha geniş olmalıyım diyorsun.
İçin de daha rahat bu sefer hem, gereksiz endişelerin yok,  ağlamasının gülmesinin tadını çıkarıyorsun. Hoşuna gidiyor bu his bir yandan.. Bir yandan da zaten mecburen daha rahat oluyorsun. Çünkü bir bakmışsın evdeki büyük çocuk elindeki dondurmayı minnağın ağzına sokuvermiş bile!

Nitekim ilkinde koyduğun katı kurallar ve o kurallar çerçevesinde kurduğun günlük rutin elinde olmadan sarsılıyor, gevşiyor.

Ee bir de işte senin gözünde hala küçükse evin iki numarası, nasılsa yaparım, nasılsa öğrenir dediğin anlar artıyor. Sonra da böyle kendisini kaldırımdan topluyorsun..

Can bir yaşına bastığından bu yana ben böyle böyle çok silkinmeler yaşadım kendi kendime.. Bu da bir başkası oldu işte.. Daha da olacak biliyorum.

İkinci çocuğu daha sakin, daha az endişeli, daha rahat büyütmenin keyfi gerçekten başka ama benim de Çağlar'ın da zaman zaman silkinip çocuğumuzun büyüdüğünü görmemiz, abiye takındığımız tutarlı hali ve tavrı ona da göstererek, hiç birşey olmasa bile ikisi arasında eşit olmayı başarabilmemiz lazım.

Hadi kolay gelsin.. :)









11 Ocak 2015 Pazar

Şaşkın Diyaloglar


Bir gece önce kabus gördüm deyip yanımıza geldiğinden ertesi gün sordum:
- Ne gördün dün gece rüyanda?
- Ne gördüğümü hatırlamıyorum ama çok boyamalı birşeydi..
- Boyamalı ne demek?
- ( o anda oturduğu halının renklerini gösterip) böyle işte renk renkti, yani beyaz bir rüya değildi.
- Sen rüyalarını beyaz mı görüyorsun hep?
- Beyaz değil anne siyah beyaz görüyorum ! Ama bu renkliydi o yüzden de çook gerçekçiydi!


Akşam Arda yatmaya hazırlanırken benim Can'ı uyutmuş olduğumu ve aşağı inmeye hazırlandığımı görünce:
- Bu akşam seninle koyun koyuna uyuyacağım! Var mısın buna hı?


Çağlar kütüphanede bir şey ararken bizim nikah davetiyemizi bulunca Arda' ya takıldı.
- Sen bunun ne olduğunu biliyor musun? Bu çok önemli bir şey. Bu olmasaydı sen olmazdın :)
Arda davetiyeyi alıp baktıktan sonra
- Yani siz bununla insanları nikahınıza çağırdınız. Sonra evlendiniz. Sonra bir çocuğumuz olsun dediniz ve ben mi oldum?
- Aynen öyle!
- Hımm .. Ama baba işte sizin bu çoçuğunuz bir değişik..
- Nasıl yani? Neyin değişik senin?
- İşte öyle değişik bir çocuk bu çocuk hep hayaller kuruyor filan..





LinkWithin

Related Posts with Thumbnails