17 Ağustos 2010 Salı

zor

Günler zor geçiyor bu ara.
İçim sıkılıyor, uykularım azalıyor, işim çok, kafamdaki yapılacaklar listesi elimdeki işlerden daha çok..
Boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor derler ya tam o durumdayım işte. Çaresiz çözümsüz hissediyorum, halbuki belki milyon tane çare varken, benim pesimist yanım iş başında hep kötüleri getiriyor aklıma, hep olumsuzlukları koyuyor önüme..Kovalayamıyorum,,
Yanımdakileri üzüyorum. Kalbimin huzursuz çarpıntısı geçmediği için yüzümden halimden anlıyorlar, bazen kızıp bazen sessiz kalıyorlar. Ama üzülüyorlar biliyorum..Bense şimdilik bu hali, bu havayı nasıl dağıtacağımı bilmiyorum.
Her daim pür neşe olabilen insanlara, hayatı hafife alanlara imreniyorum. Daha uzun yaşayacaklar, daha genç kalacaklar, özellikle de ruhları yaşlanmayacak biliyorum. Zaman zaman bir peri değneğiyle dokunsa bana ve onlar gibi olabilsem diyorum..
Hayat en iyilerle en kötüleri bir arada sunuyor bize.
Bize verilenleri, yol ayrımlarını nasıl anladığımız , nasıl yorumladığımız öyle önemli ki.. Mantığım böyle çalışırken işte kalbim başka türlü çarpıyor, ikisinin ortasında ferah bir yol bulmam lazım, hepimize iyi gelecek, hepimize iyi hissettirecek bir yol.
------------
Bugün ayın 17 siymiş, telefonum çalmış, 11 sene önce bu gece, o olmaz olası sarsıntıda yitip giden canımın en yakınlarından bir aramış beni.. Hani bugün "garip bir gün" ya demiş, seni aramak geldi içimden, senin de günün garip geçiyor mu diye sormak.
Halbuki neredeyse 7-8 sene olmuş konuşmayalı görüşmeyeli. Telefonumu saklamış demek..
Adını duyduğumda içim çekilmiş, günler geri sarmış, anılar canlanmış, özlemlerim depreşmiş.
Ne iyi olmuş da çalmış o telefon, kalbimin çarpıntısına çarpıntı eklenmişken bu yıldönümünde , gülümsetmiş beni, benimki gibi başka hayatların da akıp gittiğini, her yeni günün bilinmezlere gebe olduğunu ama hayatın iyi yada kötü aktığını hatırlatmış.
Senin de her gün aklına geliyor mu diye sormuşum ben ona, evet demiş bana.. Bir soru bir cevap ikimize de yetmiş, kapamışız..Aynı korkunç gürültüyü , aynı bitmek bilmez 45 saniyeyi ben de o da yaşamışız oysa da , dönüp baktığımızda akılda kalan,korkular değil de gidenler olmuş,,
Hiç ama hiç unutmamak dileğiyle..
-----------
Haftasonundan kareler..





10 Ağustos 2010 Salı

Memesiz uyku ve elektrik süpürgesi üzerine karmakarışık bir yazı..

Önce bu akşama dair bir not:
Memesiz uyudu Arda. Ağlamadı , dertlenmedi, meme verdim ama şimdi meme emelim sonra gidip yatağa yatacağız ve öyle uyuyacağız dedim. Sıcaktan sanırım memeyi de çok uzun emmedi. Terliyoruz ikimiz de kucak kucağa olunca. Sonra hadi uyuyalım dedi, gittik ışıkları kapadık biraz pış pış, arada kafayı kaldırıp Baba? dedi, o da uyuyor akşam oldu dedim. 10-15 dk da uykuya daldı.
Darısı yarın akşama, hedefim şu anda memeden kesmek değil, uyu ile memeyi ayırmasını sağlamak sadece..Bu bizim için doğru bir başlangıç olacakmış gibi hissediyorum şimdilik..

Bu dandik plastik el arabası vari oyuncak taaa Düsseldorf' tan buraya taşındı. Bir ara deli miyiz diye düşündük, sapını tekerleklerini çıkarıp paketlemek gerekti, yol boyu Arda' nın aklına vurup Aaba? Neede? Acalım mıııı? soruları ile savaşmak zorunda kaldık. Ama onun koca oyuncakçıda yüzlerce oyuncak arasından bunu seçip keyif kahkahaları ile aşağı yukarı dolandığını, yerlerde bununla süründüğünü düşündükçe iyiki de taşıdık diyoruz karı koca :)
İki grup şey var çok zamandır ilgisini çeken ve hala tutku ile ilgilendiği, biri sopası olan itmeli çekmeli oyuncaklar, bunlara sopa benzeri oyuncak tornavida ve sopaya benzer oltaları olan balık tutma oyunu  da ekleyebiliriz.
Bir diğeri de her nevi elektrikli aletler. Çamaşır, bulaşık ve kurutma makinesi, elektrik süpürgesi, saç kurutma makinesi, fırın ve akla gelebilecek her türlü elektrikli alet Arda' nın vazgeçemedikleri arasında. Antwerpteki oyuncakçıda da uzun süre ütü masası ve ütü ile oynadı, ikinci tercihi ise bir scooter dı.
Bir çoğunu ellemesine izin veremiyoruz, hele şimdi artık bakmakla da tatmin olmuyor, fişleri gösterip 'tatalım mi bunuuuu?' diye uzata uzata fişi prize takalım mı diye soruyor..Bu ilgi çamaşır makinesi alırken çocuk kilitli olanı seçmemize, ütüyü çekyatın altına saklamamıza filan neden oluyor.
Bir kaç ay öncesinde yolda, mağaza ve restoranlarda gördüğü sopalı süpürgeleri almak için ağlarken artık, onlar bizim değil, abinin amcanın diye kendini telkin edip yoluna devam ediyor.
Geçenlerde Duygu teyzesi ona hem oyuncak ütü hem de elektrik süpürgesi almıştı. İkisi ile de oynadı, sonra süpürge bozuldu. Yenisini almadık taa bugüne kadar. İlgisi de sönmüş gibiydi biraz .
Ama evden uzak olunca özlemiş midir nedir dün akşam evdeki elektrik süpürgesi başında zaman geçirmek zorunda kaldık. Fişi takmaya beni ikna edemeyince bozuumus bu dedi :) Evet dedim bozulmuş baba gelsin tamir etsin. Demez olaydım.!
Gece baba gelmeden uyudu Arda , sabah kendine geldiğinde yaptığı ilk iş evin içinde tornavidasını arayıp babayı tamirata sürüklemek oldu. Hem onu rahatlatmak hem de elektrik süpürgemizi kendisinden kurtarmak için akşama sana çalışanını getireceğim bugün bununla oynamak yok dedim ve çıktım. El mecbur aldım tabi bir tane.  Almak birşey değil de kasadaki çocukla garip bir monolog geçti aramızda , monolog diyorum çünkü o konuştu ben sözcüklerimi boşa sarfetmemek için sustum..
Paket ister misiniz dedi hayır dedim ama yanımdaki arkadaşım biz paket kağıdını alalım, kendimiz paketleriz dedi. Pembe bir kağıt verince siz maviyi verin bu süpürge minik bir beye gidiyor dedi. O anda kasadaki çocukta hatlar koptu sanırım. AAA kız çocuklarının erkek oyuncakları ile oynadığını gördüm ama böylesini görmedim, aman dikkat edin uzaklaştırın vs dedi!! Pek kavrayamadım ilk başta ne demek istediğini ama ilerleyen cümlelerde anladım ki hem erkek çocuğunun ileride ev işi yapmasına karşı mutlaka önlem alınmalı diye düşünüyor arkadaş, hem de oğlumun cinsel tercihlerinden şüpheli!! E yuh dedim artık, bu nasıl bir zihniyet, bu zihniyetin yetiştirdiği çocuklar nasıl insanlar olacaklar??
Arda pek mutlu süpürgesi ile , süpürmekten çok sesi, haznesi ve takılıp çıkarılan parçaları ile ilgileniyor ben o mutlu olduğu için mutluyum da aklım o kasadaki çocukta kaldı, bakmayın çocuk dediğime koca adam, var mı acaba kendi çocuğu?? Yoktur değil mi yoktur..

Paylaş

Bir yanımla öteki yanım

"Sen büyüyorsun artık, süt de çok azaldı annecim, bu akşam da emelim hadi gel, ama yakında bitebilir süt kalmayabilir, olsun kalmasın benim oğlum bardaktan içebiliyor artık sütünü,değil mi? "
Bu cümlenin sonucunda her akşam iki üç yudumdan sonra memede uyuyan ve biraz kucağımda tutayım da öpeyim seveyim uyurken desem, yatağa yatmak için kendini kucağımdam atan sıpa, yatağa yattığı anda zıpladı."Meme mi veecen?" diye sızlandı, olmaz dedim, emdin demin hadi sen yat ben ninni söyleyeyim. 1,5 saat kadar debelendik, sonunda memeden ümidi kesip başını göğsüme koyu uyudu.
Gece emmelerini çoktandır kesen gece uyansa da su içip yatan o çocuk gitti dün gece, yerine dakka başı uyanıp meme mi istiosun? meme mi emicez? diye sızlanan, ağlayan bir çocuk geldi.
Halbuki bu sadece başlangıçtı..Eylül sonu ufukta gözüken seyehat olmasa daha da ileri atabileceğim,erteleyeceğim bir başlangıç..
Bir yanım hazırlanmalı artık bu fikre diyor, Kasım da 2 yaşını dolduracak. Hatta bunu söyleyen yanım, çok da makul bir süre önce hazırlığa başladığını düşünüyor..
İçi giden, emsin işte 2 yaşına kadar diyen yanım, şu muhtemel seyahat iptal olsa , daha uzun sürede , yavaş yavaş yapsak şu işi diyor..
Hiç alıştırmadan onu bırakıp gitmek memeyi ben yokken unutmasını beklemek, acı vs bir şeyler sürüp iğrendirmek gibi çözümler hiiiç ama hiiiçç bana uymuyor..
Bir yanım öteki yanı ile oturdu bugün sabahtan beri düşünüyor..

Paylaş

9 Ağustos 2010 Pazartesi

tatil bittiii..

Bir ara vermiştik döndük.
Bayağı önceden bu yaz denize güneşe değil de çok özlediklerimizin yanına gitmeye karar vermiştik, gittik de, öyle iyi geldi ki..On kısacık gün Düsseldorf, Amsterdam, Antwerp üçgeninde dolaştık. 
Biri hamile altı yetişkin, 2 yaşlarına basmalarına pek az kalmış 2 adet kocamaaaan! adamla yağmur altında Amsterdam gezdik. Yorulmadık desem yalan:) Ama sıkılmadık, bunalmadık, huzurlu, mutlu, hiç yapmadığımız kadar değişik, hem Arda için hem bizim için deneyim üstüne deneyim yaşadığımız bir tatil oldu.
Arda ummadığım kadar uyumlu ve sorunsuzdu. Bunun sebebi biraz da bizim rahat olmamız, bu rahatlığı onun da hissetmesi idi sanırım. Bazen kanından canından olan insanların yanında bile çocuğunu kontrol etmek, başkalarını rahatsız etmesin diye kollamak huzursuzluğu yaşarken insan, bu sefer biz, hem oğlumun Cannan ve Ocan' ının evinde , hem de Evrim teyzesinin maksimumda özgürlük sağladığı evinde ona kendi evindeki özgürlüğü verecek kadar rahat hissettik kendimizi. Sonuç krizlere girmeden geçirilen, bol kahkahalı, bol gezmeli ve serin bir on gün oldu.
İstanbul' un cayır sıcağına elimizde montlarla indik!  Hayır hayır uzaydan gelmedik, zihinsel yorgunluktan eser bırakmayan, gözümüzü doyuran güzel manzaralar, gönlümüzü doyuran güzel sohbetlerle dolu bir tatilden döndük.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails