28 Şubat 2011 Pazartesi

Unutmamak için kısa kısa..

Benim arkadaşlarımla kahvaltıda buluşmaya gittik Arda ile.
Küçücük kafenin içinde nasıl zapt ederim ben bu çocuğu acaba diye diye geldim.
Geldim derken, geldim de çok zor park yeri buldum. Oldukça uzağa park etmek zorunda kaldım arabayı. Bir yokuş indik, bir yokuş çıktık Arda ile yürüyerek. Kucağımda taşıyamıyorum artık ben Arda’ yı, nefesim kesiliyor. Taşımak da istemiyorum ama yanımızdan vızır vızır geçen arabaların olduğu bir yolda, daracık bir kaldırımda yürümek de kolay iş değil. Ah ülkemin yolları..
Ama şaşırttı oğlum beni.
Hiç mızlanmadan, upuzun yolu yürüdü hem giderken hem dönerken. Ben onun hızına indim tabii ama o da hiç sapıtmadı.
Önce masada bir kucak turu attı.
Sonra azcık oturup etrafı inceledi. Yanımızdaki oyuncak ve boyalara hiç yüz vermeyince bir an için ürküttü beni ama sonra gidip, kış bahçesi gibi camekanla kapatılmış yerdeki koltuğu kendine gemi yaptı.
“Bu” dedi “demi olsun anne, ben dötüyiyim ( götüreyim ) demiyi denizde.. “ Şaşırdım, tamam dedim hadi bin bakalım.
Garson abla ona bir iki kırılmayacak şey verdi.
Bir mum, tepsi, plastik bir yumurta, metalden bir şekerlik, kürdanlık vs.
O gemiden indi, kıyıya taşıdı içindeki yüklerini, sonra beğenmedi geri koydu gemisine. Yüzdü, yürüttü fış fış yaptı deniz..
Bir ara sıkıldı “ aaaa” diye bağırarak bir iki tur atti kafenin içinde, sonra kendini yakalayıp öpmeye çalışanı gemisine götürdü yine..
Ben mi ne yaptım? Az biraz sohbet ve bol gözlem..
Hayali oyunları bayağıdır var ama gemi bir ilkti mesela, ya da ben denk gelmemiştim.. Deniz, dalga sesi.. Beni görmediği bir alanda, kendi oyununu kurup, yanına geleni dahil ederek.. Kendine sunulan yiyecek ve içeceklerden istediğini yiyip istemediğine istemiyorum diyerek oynadı oyununu. Kendini idare ederek yani.
Ve tabii bir de çocuklara ait özel bir alan olmasa bile çocuk dostu oldukları her hallerinden belli Biber Cafe’ nin dürtmeyen, kaş göz etmeden, oyununa izin veren ve destek olan çalışanları sayesinde.
***

Yağmurlu İstanbul sabahında insanın içini sıkan trafikteyiz ailecek. Radyo açık.
Arda: Ne şaatısı bu?
Baba: Bad Medicine. Bon Jovi söylüyor.
Sessizlik.. Şarkı bitiyor..
Arda: Anne dit yap radyoya boncut solesin.
Anne: Boncuk mu söylesin? Anlamadım Arda.
Arda: Boncut çaasııınnn
:(
Anne: haa Bon Jovi annecim boncuk değil.
Arda: :)) 
bon doviiiii!!  çaasııınn :)))
***
Aynı yolun dönüşü, ana oğul yalnızız bu sefer.
Aynı iç sıkan trafik ve yağmur. Bomba soru gelir:
- Anne tız mıyım ben?
- !!!??
- Hayır sen erkeksin.
- Aadayım ben.
- Evet Arda’ sın ve erkeksin. Erkek çocuksun.
- Tız neede?
- Mesela Duru kız, Gözde kız, Ela bebek kız.. bla bla ama Barış erkek, sen erkeksin,,,,Kafa fena karışmıştır. 
-Aadayım ben.
-Evet Arda’ sın sen annecim.
Bir süre hazmetti sanırım. Biraz vakit geçti.
-Anne ben eetetim ve Aadayım.
-Hah şimdi oldu, aferin sana 
-Tız neede anne? ( veee başa döndük )
Şu konuşmada anne kız - baba erkek desem belki daha net olacaktı herşey onun için. Gelmedi ama aklıma. Gözüm yolda kulağım arkada anca bu kadar oldu.
***
Mutfaktan kulak kabarttığım sohbette, oyuncak kurbağa ve timsah Arda' nın elinde hayat bulmuşlar:)
- Tubaa  'Hayıy o benim' demiiişş
- Timsah da demiş ki 'hayııy o benim!'
Neyi paylaşamadıklarını uzaktan anlayamayıp yanaştım kapı kenarına. Ortada benim arabamın anahtarı!
Fotoğraf makinesini alana kadar oyun bitti, Arda anahtarı alıp, arabayı kendinin ilan etti:)
***
Karalamadan öteye geçmez, yaptığı hiç bir karalamayı da anlamlandırmazdı ama bu işte benim gördüğüm , isimlendirdiği ilk resim. Yeltenli çizdiim diye geldi. Üzerine suluboya ile kargalar, bir sürü arabalar da çizildi günler boyu ama bu yelkenli ilk göz ağrım.




Büyüme alametleri sanırım tüm bunlar..

Paylaş

22 Şubat 2011 Salı

Su akar yolunu bulur..


Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama,
biraz duraksa,,,
(...)
Sorun yok, sadece bekle.
Güneş doğacaktır,
çimler yeşerecektir,
çiçekler açacaktır,
rüzgar esecektir
ve yağmur yağacaktır,
zorlamaya gerek yoktur,
olması gereken kendiliğinden olur !
(...)

diye dolaşan bir mailin üzerine "su akar yolunu bulur" yazmış bir arkadaşım..
Mailden haberi olmayan, bambaşka bir işin peşini kovalayan kocam da dedi ki bugün " herşeyi akışına bırakmak lazım bence, zaten çoğu şey kontrolümüzde değil "..
Kontrolsüz, plansız, önümü görmeden duramam ki ben..
Çok yakınımdaki iki kişiden aynı mesajı alınca, dur bir dedim kendi kendime, bir dur da suya yol ver bakalım.. Çekil kenara şöyle, Elmer ve Hipopotamlar' daki gibi su yolunun önünü taşlarınla tıkama :)
Tıkama bakalım da, su nereyi yatak yapacak kendine, nerede buluşacak denizle izle ve gör bir sefer de..

Paylaş

9 Şubat 2011 Çarşamba

Lazımlığı ayağına istermiş meğer..

Sabahları işe giderken akşam için tonlarca plan geçiyor kafamdan..
Kendime ait olanlar, Arda' ya oyunlar, Çağlar' la paylaşılacaklar, seyredilecekler..
Akşam dönerken ise korkunç bir yorgunluk, sabah planladıklarımın belki anca yarısını yapabilecek güç..
Gündüz insanıyım ben, hep öyle oldum, erken kalkıp erken yatan, gündüz enerjisi tepede, hava karardıktan sonra kolu kanadı kalkmayan kısımdanım. Ne gece ders çalışabilirdim öğrenciyken, ne arkadaşlarımla sabahlamaya gücüm yeterdi..
Gündüz ne isterseniz yapayım, dağları aşayım, akşam dokunmayın bana..
Hal böyle olunca da tüm enerjimi ofiste ve yolda tüketmiş oluyorum.
Evime, evdekilere, kendime pek birşey kalmıyor gibi..Şikayetçiyim bu durumdan ama bu akşamki gündemim bu değil, buna sızlanmayacağım.
Sıpa şimdiye kadar hep oyun oynamaya oturdu lazımlığa.
Dakika başı bez açtırıp oturduğu da oldu, elinde lazımlıkla tüm evi dolaşıp her odada oturduğu da ama hiç yanaşmadı tuvaletini yapmaya.
Bu akşam bir ara koltuğun kenarına sinmiş, belli ki kaka yapıyor ya da yapacak.
Her zamanki teklifimizi yaptık ama istemedi ne tuvalete gitmeyi, ne lazımlığa oturmayı. Biz de lazımlığı ayağına getirdik. Bir güzel oturdu yaptı tuvaletini,,
Evet salonun ortası, evet pek hoş bir görüntü değil, ama bir ilkti, takılmadım detaylara.
İnsan lazımlıktaki kakaya ne kadar sevinebilir?
O kadar sevindim işte!
Akşam yorgunluğum ağır bastı, çok tantana yapamadım. Yapmak da gerekiyor mu bilemedim.
Kocaman bir aferin, pek de güzel yaptı oğlum tuvaletini konuşmaları eşliğinde güle güle dedik kakaya. Tırmandı klozetin üstüne çekti sifonu güle oynaya.
Uzatmadım, dedim ya uzatamadım. Kendisi ise sanki her gün yapıyormuş gibi, 'yıta anne lazımlığı' deyiverdi. O da uzatmadı yani.
Gerisi gelir gelmez bilmiyorum.
Benim için akşamın aktivitesi, salonun ortasındaki tuvalet seansıydı, bu akşamın tüm planlarını erteliyor, bununla günü kapatıyorum..:)

Paylaş

4 Şubat 2011 Cuma

Anne Dit! Tapıyı aç dit!

Sabah kreşin girişinde öğretmenlerden biri ile sohbet ediyorum.
Konu Arda değil,
Konu kreş değil..
Bambaşka..
Arda içeri girer , geri gelir.
- Anne naposuuunn?
- Sohbet ediyoruz oğlum.
Bir daha gider, yine geri gelir..
- Anne dit!
- Gideyim mi??
- Tapıyı aç dit!
Arda kapıyı açar.
- Dit anne!
- Peki annecim, akşam üstü görüşürüz, hoşçakal..
der öpmek için eğilirkeeen,
kapıya başka çocuklar da gelir.
Duru kuzusu Ardaaaa diye bağırır.
Arda' nın dikkati o tarafa kayar, içeri meyleder, ben gülsem mi ağlasam mı bilemem, öpücüğüm elimde, eğer kafamı giderim..

Paylaş

2 Şubat 2011 Çarşamba

Bambaşka hayatlarda, bilmediğimiz çocuklar,çocukluklar..

Olana bitene, hatta daha olmamış da ya olursa dediklerime bile çok ağlarım da öyle filme, diziye, okuduğuma duyduğuma ağlamam pek.. Basbayağı tutarsız bir ağlama profilim var işte.
Soğuk nevale olduğumdan üzüldüğümü paylaşayım mevzuları da bana göre değil pek.
Kendi kendime şişer şişer otururum genelde..
Lafın kısası bu sefer şişmemeye karar verdim.
Açalya , Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı' na yardım çağrısı yapmış.
Ben de kısacık sordum soruşturdum.
Vakıf aslında suça meyilli, yada bir şekilde suça karışmış 12-18 yaş arası çocukların yaşama katılmalarına destek olmaya çalışıyormuş. Bu destek kapsamında yaptıkları etkinlikler, vakfın kuruluş amacı ve daha bir sürü detay web sitelerinde mevcut.
Vakfı aradığımda telefonuma çıkan Meri Hanım suça meyilli, yada suça karışmış çocukların yaş aralığının ne yazık ki artık 10-11 lerden başladığını söyledi. Bu çocukların pek çocuğunun aileleri ile ikamet ettiğini, vakfın onların işine yarayabilecek her türlü yardımı ulaştırdığını anlattı. 18 yaşından büyük, üniversitede okuyan öğrencileri de olduğundan, onların da okul harcı ve yemek masraflarının karşılandığından bahsetti.
Açalya' nın konuya giriş yaptığı cezaevlerine yaşayan çocuklarla ilgili çalışmalar ise vakıf için yeni sayılırmış. Bu sene bir dizi etkinlik başlatmışlar, hem bu çocuklara yardım götürüyorlar hem de cezaevindeki anneleri eğitmek için toplantılar organize ediyorlarmış.
Kullanılmamış olması kaydı ile aklınıza gelebilecek giysiden, oyuncağa, mamadan, kitaba her türlü yardımı ayırd etmeden kabul edip dağıtıyorlarmış.
Sonuç olarak sen yaptın derseniz, her sene bir takım yardım kuruluşlarına bağış yaptıklarını bildiğim bir kaç şirketi vakıftan haberdar ettim, bir kaç kişi daha haberdar olsun diye de iki satır yazı yadım hepsi bu işte..
Ama bu sefer şişip oturmadım ya, aferin bana :)
Aramak, sormak,duyurmak isteyenler için:
Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı
Adres: Rıhtım Cadç Yoğurtçu Şükrü Sok. No:19
Kadıköy, İstanbul
Tel: 0 216 449 39 99
www.tcyov.org
Paylaş

Elmer , Garantilidir! :)

Evrim , Elmer' ı mutlaka edinin,okuyun, garantili demişti.
Ben de tavsiyesini dinleyip Elmer ve Elmer ve Hipopotamlar' ı almıştım. İlk önce pek yüzüne bakmadı. Sonra bir iki derken, şimdi akşamları Elmer üstüne Elmer okuyor, okutuyor.
Elmer ve Hipopotamlar' ı okumaktan ben tükendim, o tükenmedi.
Allaha şükür ki her akşam bu kitabın yanına bir başka kitap da seçiyor, içinde Elmer olmayan :)
Uzun hikayelere sabrı yetmiyor diye düşünerek, ondan önce ben okuyup her sayfayı bir iki cümle ile ona anlatıyordum. Ama kendi kurduğum cümlelerden de fenalık gelince, satır satır okuyayım belki o da doyar kitaba dedim.
Sonuna kadar dinledi.
Geçen günlerden birinde kitap yetmedi, "Elme şaatısı söyle anne!" dedi. Elmer şarkısı nedir oğlum derken baktım çaresi yok uydurdum bir şarkı:
" Bir gün renkli fil Elmer gezmeye gidiyormuş.
  Yolda giderken  kuzeni Vilbur'a rastlamış
  Birlikte hoplayarak zıplayarak gezmişler
  Çok neşeli çok güzel bir gün geçirmişler"
Buyrun siz de bir melodiye oturtun, söyleyin..
Kaç akşam oldu bilmiyorum ninni yerine Elmer şarkısı söylüyorum, o da sırıtarak dinliyor.
Elmer ve Hipopotamlar' dan kendimi kurtarmak için gidip diğer bulabildiğim Elmer' ları da aldım.
Elmer ve Kelebek
Elmer ve Pembegül
Elmer ve Gökkuşağı
Çok sevineceği kesindi de, asıl bir de sonuç mu desem, özet mi desem , çıkarmış ki kitaptan bayıldım:
" Anne, Elme telebege yaadım etmiş, telebe de Elmeyaaaa, bilio musun?"
Nasılsa bir gün Elmer aşkı da bitecek, unutulmasın diye yazayım dedim.
Siz de okuyun , garantilidir :))
Paylaş

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails