24 Eylül 2013 Salı

Meme Savaşları

Evet! Tam da başlıktaki gibi savaş halindeyiz..
Ben ki emizrmeyi seven bir anneyim. Emzirmek terapi gibi, sakinleşme, totomu yere koyma ve dinlenme anı. Keyif..
Emzirirken birşeyler içtiğim, kitap okuduğum çoktur. 
Yok açmış gözlerini bana bakıyorsa onun da keyfi başkadır. Bakışırsın, konuşursun, bir nevi tanışır, birbirine alışırsın. 
Hele ki uzun uzun emer de bir de memede uyursa misss.. 
Memede uyumasın denir ama bana memede uyutmak çok kolay ve sancısız geliyor. Başka türlüsünü de bilmiyor(d)um. Arda hep memede uyudu. Memeyi bırakınca da öyle uyumak için çok sancı çekmedi. 
Ben de 6 -7 aylıktı memede uyumasın diye bir dönem savaşıp sonra salmıştım. Salış o salış, 2 yaşına kadar memede uyudu. 
O yüzden ben sanıyorum ki bebek dediğin uzun uzun emer, anne de kendi de bu işten keyif alır, üstüne bir de memede uyur..
Can efendiden çok öğrenecğim şey varmış meğer..
Can'ın ve dolayısı ile benim savaşım 20. günden sonra başladı.
Karnındaki gazı, midesindeki havayı daha net hissetmeye başlayınca hem emmek isteyip hem hem de gaz ağrısı çekme anları biraraya gelmeye başladı. 
Uyurken yada uyku mahmuru iken memeyi alıp, dibini görene kadar emen çocuk, uyanıkken, özellikle de akşam uykusuna yatmadan önce meme ile savaşmaya başladı. 
İki yudum al, sonra bırak, bu arada bağır, sonra anne seni alsın omuzuna yatırsın veee içinde kalsa onu havaya uçuracak kadar büyük bir gaz baloncuğu, kocaman bir gooorrrkkk sesi ile çıksın gitsin. Sonra tekrar iki yudum ve tekrar bırak ve bağır ve kalk.. 
Bu böyle bitmek bilmez bir döngü haline geliyor bir süre sonra. 
En fenası o iki yudumdan sonra inat edip memeyi bırakmazsa oluyor. Hem kızıyor, hem tepiniyor hem emiyor ve tabii bolca hava yutuyor. 
Hooop sil baştan..
Birisi emzirme keyfinden mi bahsetmişti??
Nadir anlarda , olur da karnı rahatsa, midesi boşsa uzun ve sakin emzirme seansları yaşanabiliyor bizim evde ama pek nadir işte..
Bu sıpa bana bildiklerimi baştan, başka şekillerde öğretiyor.
Önceleri yenidoğan her bebek gibi çok uyuduğundan, uykusundan ayılmadan emzirip, tepişmekten kurtarıyordum. Ama şimdilerde daha uzun uyanık kalıyor haliyle ve yeniden uyumadan önce meme istiyor. Memede uyumak diye birşey anlattığım sebepten mümkün değil zaten ve dans başlıyor..
Bu en çok akşam uykusuna yatmadan önce olunca ben de anne sütünü biberonda vermeyi denedim. Ağzı çok dar, o çekmeden akıtmayan bir biberon şimdilik ikimizi de rahatlattı. 
Çünkü bu savaş sırasında bir de sütün çok gelmesi, onun hem midesi hem de ağzına kontrolü dışında dolan sütle başedememesi de var. 
40'ı çıkana kadar çok şiddetli devam eden meme savaşları, şimdilerde daha az ve sakin yaşanıyor. Yada ben alıştım! 
Çok didiklemiyorum. 
Gazı ile başetmeyi öğrendiğinde daha keyifli emecek biliyorum. Doyduğunu anlayacak en azından. Bu şekilde savaşırken onu da anladığından emin değilim. 
Şimdilik uykusu açılmadan emzirerek, akşam çok uzun sürerse bu kavga biberon vererek günü kurtarıyorum. Yeterince kilo  alıyor, kusmuyor. Geriye bir tek benim keyfini süremediğim emzirme anları kalıyor ama olsun. Bu cüce de böyle deyip geçiyorum. Sanırım tecrübe biraz da rahatlık demekmiş.
İki ayının dolmasına günler kala çok da stabil bir düzene geçemedi. Geceleri güzel uyumasına rağmen, gündüz ne zaman uyur, ne zaman emer diye sorsa biri kafasına göre derim.
Çok başına buyruk, emrinde de kölesi ne de olsa..:)
Bu aralar biraz da kendi derdime düştüm. İllet bir diş ağrısı ve bitmesini beklediğim antibiyotik hayat kalitemi, enerjimi çok düşürdü. 
Can'ın memeyle savaşmaya takati var ama benim onunla savaşmaya takatim yok.
Yarın dişimdeki sorunu ( umarım) çözüp, daha sonra da bu sıpanın düzensiz günlerini düzene koymak istiyorum. 
Meme emme aralıklarını uzatarak, onun gaz ile başetmesine yardım etmek ve meme savaşlarını da bu şekilde hafifletmek gibi amaçlarım var. Bunu yapmak demek, emmek isteyen 2 aylık bir bebeği oyalamak için, kucakta gezdirmek, bol bol konuşmak filan demek ki, kafamın yarısı sürekli ağrır 
iken yapabileceğim iş değil.
En kısa zamanda Can , ben ve meme arasında barış imzalamış olarak geri dönmek üzere iyi günler dilerim.



18 Eylül 2013 Çarşamba

Değişiklik iyidir, vedalar ise hüzünlü..

Arda geçen Cuma günü üç senedir,yaz kış,tatiller haricinde devam ettiği okuluna veda etti.
22 aylıkken, daha poposu bezli, dili yarım yamalak dönerken, onu kucaklayıp üç koca sene boyunca bakan, kollayan, büyüten, öğreten öğretmeninden ve aynı sınıfı paylaştığı arkadaşlarından "Sizi ziyarete geleceğim" diyerek ayrıldı.
Ayrılırken bence yaşayacağı değişimin çok farkında değildi. Kardeşim doğdu, ben abi oldum, abi okuluna gideceğim motivasyonu ile biliyordu yeni bir okula başlayacağını.
Onu motive eden de biz değildik. Nasıl olmuşsa olmuş, kendine okul değişimine sebep olarak böyle bir gerekçe bulmuş ve içten içe hazırlanmıştı. Okul değişikliğini kafasında kardeşinin doğmasına bağlamıştı. Biz de bu duruma hiç ses etmedik.
Aynı dönemde hayatında iki büyük değişiklik olacaktı. Eve bebek gelecek, O da çok iyi bildiği, evinin rahatındaki okulundan ayrılıp, daha büyük, daha kalabalık bir okula gidecekti. Ayrı ayrı hamlelerde deneseydi belki bu büyük değişimlerle başedemezdi, kafasında bağlayıvermişti.
Cuma günkü ayrılık beni eskilere götürdü. O'nu miniminnacık haliyle teslim edişim, günde binbeşyüz defa okulu arayışım..
Üç sene boyunca okuldan cevap alamadığım tek bir konu olmadı. En ufak bir pürüzde, benim kafamı kurcalayan her detayda Arda'nın sevgili Dilek öğretmeni ve okul yönetimi benimle birlikte çözüme dahil oldu, iletişimi hiç koparmadı. Yeri geldi onlar  bizi uyardı, yeri geldi biz onlara öneri götürdük.
Üç sene az değil.. Bir an geldi artık okul müdürü ve öğretmenler arkadaşım, kardeşim olmuştu. Arda' nın okulu zaman zaman çok sıkıldığımda sohbet etmeye uğradığım bir yer bile oldu benim için.
O kadar girip çıkmama rağmen iç işlerine hiç karışmadım. Sınıflara dalmadım. Oğlum hakkında konuşacağım zaman haber verip gittim. Öğretmeninin ve okulun çizdiği sınırlara hep uydum.
Arda benim okulun içinde hangi odadan çıkacağımı bildi, beni sınıfına yemekhanesine bahçesine beklemedi. Onlar da hem Arda' nın annesi hem de arkadaş olarak hep dinlediler beni. İçimi rahatlatmadılar, pışpışlamadılar. Konu çocuk olunca iyiyi de kötüyü de paylaştılar.
Hal böyle olunca gözüm kapalı oğlumu teslim ettiğim bu yerden ayrılmak belki Arda'dan çok bana koydu.
Üç senenin sonunda onlara emanet ettiğim minik çocuğu büyümüş, dillenmiş, hakkını hukukunu savunur duruma gelmiş, kalabalıkta kendini ifade edebilen, merakları olan, onların peşinde koşan ve hayır diyebilen  bir çocuk olarak geri aldım.
Ne harfleri ne sayıları bilmesi önemli..
Her daim her yerde öğrenebileceklerinin yanında, küçükken öğrendi mi yanına kar kalacaklar daha önemli. Özgüven gibi, mutlu hissetmek gibi, dünyaya güvenmek gibi..
Sevgili Kırmızı Elmam Anaokulu Ailesi,
Bana oğlumu tüm bu saydıklarımı ona kazandırmış olarak teslim ettiğiniz için, sevginizi, özeninizi esirgemediğiniz için, giderken bile karşılaşacağımız her türlü zorlukta bize destek olacağınızı ısrarla söylediğiniz için ve üç senedir ailemizin bir parçası olduğunuz için teşekkür ederim.
Bundan sonra ben Arda için değil, sizleri ve sohbetinizi özlediğim için kapınızı çalacağım.
Belki gün gelecek arkadan gelen küçük sıpamı da bahçenize salacağım..
Arda' ya gelince;
Üç günden beri kendine ve dünyaya olan güvenini sınıyor, çok da başarılı bir sınav veriyor. Kocaman bir okulda, yepyeni öğretmenler ve arkadaşlarla birlikte, yeni bir dünyaya adapte olmaya çalışıyor. Henüz çok motive, çok mutlu gelip gidiyor.. Günler ne getirecek göreceğiz..
Ben ise içim pır pır onu evde bekliyorum. Aklımda milyon soru ile..
O eski okulunun çatısı altındayken nasıl rahat olduğumu, huzurlu oturduğumu farkediyorum. Ve sabırla aynı huzuru hissedeceğim günleri bekliyorum..
Değişimler hem gerekli, hem güzel hem de zor.
Yepyeni deneyimlere yelken açan bütün çocuklarımıza, annelere,babalara kolay gelsin.. Çocuklarımızın yüzünün hep güldüğü, çok mutlu oldukları bir sene olsun..
Gerisi nasılsa hallolur..



LinkWithin

Related Posts with Thumbnails