18 Eylül 2012 Salı

Tutkularını tutkuyla sev çocuğum!

İnsanın vazgeçemediği, herşeye tercih edebildiği, yaparken, izlerken, dahil olurken keyfin doruklarında dolaştığı bir tutkusu varsa, aslında hayatı boyunca sıkılmayacağı, boşluklarını keyifle dolduracağı, ruhunu besleyeceği bir uğraşı da olmuş oluyor.
Benim yok mesela..
Hobiler, tercihler, sevdiklerim ve sevmediklerim konusunda hep geçişken, kaygan zeminler üzerinde dolaşırım..Yapmak istediklerim pek çoktur da hakkıyla yapabildiklerim pek az..
O yüzden Çağlar' ın hoşuna gidenlerin peşinden gitmesini, zaman ve enerji harcamasını, bundan keyif alabilmek uğruna vakit yaratmaya çalışmasını hep takdir ettim. O da benim kendime bir uğraş bulamayışımdan, yapmak istediklerimi ertelememden, önceliklerim arasında katmamamdan hep yakındı.
O yüzden 18 aylıktan beri Arda' nın vazgeçemediği müzik ve tınıları, bazen bana fenalık gelse bile desteklemek, ona doğru seçimleri yaparak sunmak adına anne - baba olarak çok çaba harcadık. Hala da harcıyoruz.
Kendisinin müzik sevgisinin çalan müzikte dansetmek, yada duyduğu melodiyi hatırlayıp mırıldanmaktan öte olduğunu anlayıp, kabul edip, destek vermemiz biraz zaman aldı.
Şimdi 4 yaşına 2 ay kala artık bizim anlamak için çaba göstermemiz gerekmiyor, o seçimleri ile karşımıza geliyor.
Birşey dinlerken, dinlediğini içinde hissediyor..Beden hareketleri konusunda o kadar beceriksiz ki, ritme uygun dans etmesi zaten mümkün değil, ama elleri, ayakları, parmakları ile tuttuğu ritmler, kendisine bizden geçmiş genler değil onu biliyoruz. Bu çok da kelimelerle anlatabileceğim bir şey değil. Gözlerinin içi gülüyor, kalp atışları hızlanıyor. Müzikle ilgili ne yapıyor olursa olsun, hali tavrı duruşu dikkati değişiyor.
Yaşı 4 olmamış bir çocuğun 45 dakika boyunca Vivaldi' nin Dört Mevsim Konçerto'sunu kesintisiz dinlemesi, çalan kemanları ayırd etmesi, geçişlerini farketmesi bizi bir yandan da korkutuyor.
Birsürü parça dinlettiğinizde arasından seçimi hep klasik müzik yönünde oluyor. Ama diğer yandan okulun etkisi ile şimdilerde yavaş yavaş ağzından popüler kültür mırıldanmaları da çıkıyor.
Bu ilgisinin takıntı halinde olmadığına, ve aynı zamanda gelip geçici de olmadığına ikna olduk. Sevdiği ve bir süre sürekli oynadığı ama sonra unuttuğu bir oyuncak gibi değil. Oyunlarının arasında serpiştirdiği bir etkinlik gibi, günde bir iki sefer duymak istedikleri ile kulaklarını buluşturduğunda mutlu olduğu bir şey gibi. Değişik yani..
Uyuyamadığında birşey dinlemek istemesi mesela..Kendine iyi geleni bilmesi ne garip..
Uyuyamayınca kitap okumak, tvyi açmak gibi belki..Bende olmayan, babada olmayan garip bir şey.. Rastladığımız her dinletinin sonuna kadar kalmamızı gerektiren, bilmediğimiz türlü müzik aletini bize öğreten bir merak..
Yazıyorum, çünkü ne kadar süreceğini ve sonunun gelip gelmeyeceğini merak ediyorum. Tutku ile sevdiği bir şey olmasından ve ayrıca bunun müzik olmasından memnun olmakla birlikte, hayatı boyunca kendisine bıkkınlık getirmeyecek ölçüde ilgilenebilecek mi, yoksa annesi gibi ayran gönüllü mü olacak, onu merak ediyorum.
Music Together' ın Arda' nın ritm duygusuna katkısını konuşmama bile gerek yok. Onun Yapıncak aşkını, Yapıncak' ın yaptığı her derste kendinden geçmesini filan bunları müziğe değil de bu hayattaki ilk öğretmeninin Yapıncak olmasına bağlasam bile, Yapıncak'sız ve Music Together' sız ortamlarda da gözlerinin parladığı çok melodiye şahit oluyoruz.
İşte bu yüzden, doğru desteği verebilecek miyiz, güzel bir müzik zevki geliştirmesini sağlayabilecek miyiz soruları kafamda devamlı dönmekte.
Kendisinden, hele ki şu yaşta, ileride müzisyen olmasını, bir enstrüman çalmasını bekleyen, hatta bunun hayalini kuran bile yok. Tek isteğim, bu kadar sevdiği bir uğraştan kalbini soğutmadan,ilgisini söndürmeden, doğru adımlarla onu büyütebilmek. Ama işte kendim bu konuda çok dirayetsiz ve beceriksiz olduğumdan bu süreçte Arda'dan çok kendimden şüphe duyuyorum.
Kimbilir belki o da ben de hakkını veririz bu işin..

FaceBook ta paylaş

1 yorum:

Aknur dedi ki...

Canım, 'Arda'dan çok kendimden şüphe duyuyorum' demişsin, haksızlık etmişsin. Seni dirayeti ve becerikli olduğuna ikna etmeye çalışmayacağım. Tek söyleyeceğim bu özelliklerine zaten ihtiyac olmayacağı; bu yolda ne kadar gitmek istediğine zaten kuzu karar verecek. Sen birşey yapmasan da gidecek ya da duracak. Ama senin sağladığın ferah ve destekleyici oyun alanı O'nun hayallerini büyütecek ve isterse o hayallere doğru ilerlemesini sağlayacak. Bence yani :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails