17 Ağustos 2011 Çarşamba

Saldım çayıra mevlam kayıra bu olsa gerek..

Beylerbeyi' nde denizin burnunun dibinde bir park var.
Bir kenarında şimdi her parkta olan spor aletleri, diğer yanda salıncak, kaydırak vs.. Deniz kenarında hiç koruma yok, manzara ise çok güzel..
Çağlar' ın biraz erken çıkmasını firsat bilip Beylerbeyi'nde yemek yedik akşam. Arabaya geri dönerken de Arda salıncak deyince, parka doğru çevirdik yolumuzu. 
Önce 3 çocuk gördük saklambaç oynuyorlardı, bir de ortada dolaşan, saklambaçı meğerse sabote eden ama bizin bunu anlayamadığımız iki minik daha vardı. Biri saçları kazınmış bir kız çocuğu, hemen hemen 3 yaşında.. Diğeri az daha büyük abisi..
Biraz sonra biz otururken spor aletlerinin dönen parçalarını direksiyon yapıp oyuna dalan Arda' ya yanaştılar. 
Güzel. Abi tır şöförü oldu, Arda da araba şöförü. Bu da güzel.
Sonra çocuk daat daat diye korna sesi çıkarıp, çekilsene yoldan beaa, açın yolu kardeşiim diye bağırmaya başladı. Arda şaşkınlıkla seyirde.. Onun oyunlarında da yol tıkanıyor bazen ama bir kere kornaya basıp sessizce bekliyor, bekliyorum yol tıkalı diye de açıklama yapıyor bize :) Ama bu abi pek heyecanlı..
O sırada saçsız minik kız gelip bizim sıpayı ittiriverdi, kaptı direksiyonu. Buraya kadar da herşey normal. Arda ama ben oynuyordum sen neden aldın ki onu diye sorduğu soruya bir dil ve bir tükürükle karşılık buldu! Sonra yanımıza geldi. Onlar oynasın azcık biz salıncağa binelim dedi ve salıncak lafını duyan iki minik hoop salıncaklara koşup oturuverdiler ve asıl tiyatro bundan sonra başladı.
Arda' yı onlar koştu bindi, inince sana sıra gelir deyip kaydırağa yönelttik. Bir iki dakika sonra salıncaklardan biri boşalınca geçiyorduk ki, abi diğer salıncaktaki küçük kardeşini itip indirdi. Bir de üstüne 'p.....ç' diye bağırdı ve salıncakla küçük kıza çarptı! Çağlar koştu kızı yerden kaldırdı, ağlama bir yerin acıyor mu vs diye teselli ediyor, bir yandan da anneleri nerede diye bakıyoruz.
Ve sahneye anne geldi. 
Kızı salıncağa bindirdi, oğlanı haşladı. Kızı deli gibi sallamaya başladı ve salıncakla uçan 3 yaşındaki çocuğu bırakıp gitti..
Kız o hızda sallanırken önündeki bariyeri kaldırınca biz dur yapma diye atladık. Oradan düşse ağzının burnunun parçalanmama ihtimali yok. 
Bu sırada Arda ben de kaldıracağım diyor. Öte yandan abi Arda' yı tacizde : Çocuuk insene insene yaaa, diyerek.. Bizim sinirlerimiz bozuldu gülüyoruz..
Küçük kızın salıncağı yavaşlayınca Çağlar' a salla beni diye bağırdı, ardından sallasana lan diyerek son noktayı koydu ve biz sessizce, sanki gitme zamanımız gelmiş gibi davranarak parktan ayrıldık..
Amacım kimseyi hakir görmek filan değil. 
İçimde bir yer o çocuklar için çok ama çok üzüldü. 
Küçük kız muhtemel abiyi örnek alırken abinin modeli kimdi acaba? Annesi mi babası mı başka bir abi mi? Kardeşine küfür ile bağıran bir erkek çocuğunun ileride karısını dövmeyeceğini kim iddia edebilir? Kendisine küfredilen itilip kakılan bir kız çocuğunun o dayağı normal karşılamayacağını peki?..Sonra yılda bilmem kaçtane kadının cinayete kurban gitmesinden bahsediyoruz. Dönüp bir parklara baksak yetecek belki açıklamaya..
Bu işin sadece bir tarafı tabii..
Biz de mükemmel değiliz ama çaba içindeyiz iyi, mutlu çocuklar yetiştirebilmek için ve belki onların anne babası için de iyi çocuk yetiştirmek böyle birşey, bilinmez. Belki de o çocuklar kendilerini hayatın içinde benim çocuğumdan çok daha iyi koruyup kollayabilecekler, kimsenin kendilerine zarar vermesine izin vermeyecekler, kim bilir..
Semtin kozmopolitliği, bir tarafta nezih sakinler varken hemen yanıbaşındaki parkta karşılaşılan manzara filan.. Üstüne sayfalarca yazar insan otursa..Kapalı güvenli site yaşamlarına kadar gidebilirim mesela ben buradan. Zaman zaman biz de mi acaba taşınsak öyle bir siteye diye düşündüğümüz, kararsız kaldığımız..Yada devlet okulu- özel okul çıkmazına varabilirim buradan.. Öyle uçsuz bucaksız ki düşününce..
Üzüldüm dün akşam..
Arda' yı dayanabildiğimiz son ana kadar çekmedik aralarından. Evet üstüne tükürüldü ve evet bağırıldı, kendisine çocuk diye hitap edildi, ittirildi..Ortalıktaki bu davranışların iyi ve doğru olmadığını anladı zaten, anlatmaya gerek yoktu, yine de çabaladı konuşabilmek için, sorularına cevap verebilmek için, diğer arabanın şöförü olabilmek için..Kendine zarar gelme aşamasında kendini korumayı da zamanla öğrenecektir umarım.

Paylaş

3 yorum:

nil&niloy dedi ki...

İçim parçalanıyor bunları gördükçe, duydukça. Bazen müdahale edeyim diyorum ama işin sonunda sadece tepki alacağımı, kimsenin kendini benin söylediklerime göre şekillendirmeyeceğini de.
Geçenler sinemaya gitti capitole, çıkıştı fastfood restoranlardan birinin önünde küçücük, daha 2 yaşında değil, bir erkek çocuğu ağlıyordu. Gittim sevdim. Sonra ağlama sebebini anladım: acıkmıştı. Çünkü annesi kola ve patates kızartmasıyla (!) geldiğinde sevinçle haykırarak onları yemeye ve içmeye başladı. " Yok, ben duramam, uyarmam lazım" diye kalktım ki Fatih beni oturttu, "biri sana gelse, ne yediriyorsun sen çosuğuna dese, ne yaparsın o gelene bir düşün" dedi. Haklıydı da.
Ama o günden beri düşünüyorum. Ben kızımı olabildiğince doğal, organik besliyorum, o çocuğun ne suöu var? o mu seçti anasını babasını? Çok üzülüyorum çok.

elif ada dedi ki...

Ben de şahit oldum öyle bir sahneye. Hatta çocuk düştü, ben yerdem kaldırdım. Yarasına bakmaya çalışırken teşrif etti annesi. Sen, ne yapıyorsun benim çocuğuma "o..." diye bağırdı bana. Şaşkınlıktan ağzımı açamadım. Karşı karşıya kaldığım suçlama öyle büyüktü ki. Şimdi artık korkumdan yaklaşamıyorum. Bu saldım çayıra da değil. Bu bence bencillik. Sorumluyuz biz çocuklarımızdan. Hem kendi iyilikleri hem de başka çocukların iyilikleri için. Ben, benim çocuğum başkasının çocuğuna zarar versin istemem. Eğer bunu engellemiyorsam ben sorumlu olurum. Ama gel gör ki bazı anneler, bunu yapmıyor. Bir de üstüne yapanları suçluyor. Çok üzülüyorum ben de bu çocuklara. Bir de kendi çocuklarımıza. Aman bilinçli olsunlar, aman duyarlı olsunlar diye çaba harcıyoruz. Sonra hayata salıyoruz ve bu insanlarla baş etmeye çalışıyorlar. İkinizi de kucak dolusu sevgiler

Evrim dedi ki...

Ben, ben öyle üzülüyorum ki bunları duydukça... Bir tek senden de duymadım. Bu gelişimizde Pınar ve Sinto'da çok benzer sahneleri anlattılar. Çok zor karar vermek. İzole etmek ya da etmemek.... Gerçekten "Burada" diye başlayan cümleler kurmaktan çekinmeye başladım ama hiç ama hiç böyle bir sahne ile karşılaşmadığım gibi tam aksi vakayı çok yaşadım. Mesela çıkmaya çalışırken yardım edilmesi, el veirlmesi, salıncağa yaklaşınca uyarılması gibi. "Kindje" diye sesleniyorlar. "je" eki küçüklük, sevimlilik katma eki gibi kullanılıyor burada. Küçük ekmekler için bile :) bu sesleniş biçimi bile koruma ve kollamanın ispatıdır bence...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails