27 Şubat 2012 Pazartesi

Telkin

 ( Üç adet tshirt seçti kendine, hepsi de böyle cırtlak renklerde, cıngıllı..Baba tshirtuymuş bunlar..Tek kelime etmedim sadece bedenlerini bulum onun için, ama küçük almışım hepsinin boyu kısa ..Üçüncüyü de seçince tamam dedi şimdi gidebiliriz, bunları alalım..Öyle kararlı ve seçimlerinden öyle gururluydu ki eve gelip de deneyince değiştirelim diyemedim,, Kısa kısa giyiyor göbek fora..)

Biz şu Harvey Karp' ın akıllı köylü mertebesine ulaştık ulaşacağız gibi geliyor bazen..
Bazen de yok yoook daha çok var oraya, bu elimdeki kendini bilmez bir mağara cücesi diyorum..
Hep kocaman kocaman konuştu da biz onu kocaman sandık zaman zaman, sonra silkindik, kendimize geldik..
Oldu böyle şeyler..
Ama şimdi daha bir kocaman konuşuyor.
Halleri, tavırları da öyle,,
Sevgisi, kızgınlığı, üzüntüsü daha net..Seviniyorum bu hallerine aslında.
Bir de bunları kelimelere dökebilmesine,,
İnatçılık konusunda artık dişlerimi sıkıp ya sabır çekme noktasından biraz daha uzaklaştım.
Hala çok inatçı, hele ki duymak, yada yapmak istemediği bir şey olduğunda karşımda bir duvar olması çok sinir bozucu. Kelimelerimin havada uçuşup yok olması, duymazdan gelmesi,,Canının istemediği konuda cevap vermemesi,, Derin nefesler alıp devam ediyorum genelde,,
Son zamanlarda kendimi onu çok fazla telkin ederken buluyorum,,
Yapmamalıyım susmalıyım,,
O büyük büyük laflar ediyor ya ben de telkinle, konuşma ile anlatma yoluna gidiyorum ama işlemiyor tabii,,
Ne de olsa çocuk, hem de henüz 3 yaşında,,
Konuştuklarım bir yerlerde tortu bıraksa da fiilden daha çok anlıyor, fiili örnek alıyor,,
Ben istediğim kadar konuşayım, O yine bana bakarak, etrafına bakarak, taklit ederek öğreniyor,,
Haftasonu Ela- Aknur- Mehmet İstanbul'daydı.
Çocukları uyutup pijama sohbetine daldığımızda Aknur öyle güzel özetledi ki bana bu durumu.. Aslında konuştuklarımız çocuklar değildi o anda, daha çok biz büyükleri konuşuyorduk da, o anlatırken ben birden kendimi gördüm zihnimde.
Önemsiz olayları çok konuşarak, dillendirerek büyütüyoruz aslında, hem kendi kafamızda hem de kime anlatıyorsak onun kafasında dedi.
Kırmızı ışıkta durulur değil mi? dedi Aknur.
Evet kırmızı ışıkta durulur. Bunu biliriz ama konuşmayız,anlatmayız sadece dururuz. Bir yerde öğrenmişizdir, yada herkes duruyordur. Birisi her gün sana aman ha kırmızı ışıkta durmayı unutma, sakın sakın diye telkinde bulunsa, her kırmızı ışık gördüğünde gerilmez misin? dedi.
İşte orada kendime geldim.
Ne çok konuşuyorum ben bu çocuğa? Ne gerek var?
Dur kırmızı ışıkta o da görsün,, Hepsi bu aslında,,
Şimdi yazdıklarımı okuyunca şikayet eder gibi olmuşum biraz ama değil,, Şikayetim kendimden yana daha çok.
Yazıp, sonra da kendi kendime okuyup, kendimi hizaya sokma isteği aslında,,
-me/-ma eklerini -meli/-malı ile biten kelimeleri biraz uzak tutma, hatta unutma isteği,,
Ya kelimesini çöpe attık anne diyor ya bana bazen, ben de bu Pazartesi diyete başlar gibi hani :) şu malum ekleri çöpe atıp öyle başlıyorum haftaya, kendime duyurulur ! 






2 yorum:

Sen Gelince dedi ki...

Çok doğru.. Doğru diyorum ama bunu uygulayabilme konusunda çoğunlukla sınıfta kalıyorum:(

Tarkanın Annesi dedi ki...

Bazen gerçekten hayatın gündeliğine kaptırıyor insan yapma etme dökme koşma ma ma... devam edip gidebiliyor. Çoğu zaman düşünüyorum biz büyükler 3 yaşındaki çocukların 30 yaşındaki bizler gibi davranmasını bekliyoruz ama çocuk bazı şeyleri ya yaparak ya gözlemleyerek öğreniyor. Malesef işte bende çoğu zaman kendime hatırlata hatırlata alıştırmaya çalışşıyor yapma yok etme yok diye. Bizde onlarla büyüyoruz işte eksilerimizi artıya çevirmeye çalışarak.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails