8 Haziran 2012 Cuma

Üç buçuğu devirirken sarsılan sınırlar

Üç yaş doğumgününden itibaren adım adım geliyorum diyen isyankarlık halleri görüp gördüğümüz en üst düzeye ulaştı son haftalarda.
Bu o 2,5 yaş krizleri gibi de değil, elinde hep bir karşı argüman var. Mantık çerçevesinde yıkıyor gelen önermeleri. Üstelik öyle bağırış çağırış da değil, gidip düşünüyor, kafa yoruyor üzerinde ve o zaman şöyle yapalım diyerek başka bir çözüm yolu ile geri geliyor.
Bağırış çağırış da olmuyor değil ama genelde bağıran biz değiliz, cücenin kendisi.. Sinirleniyormuş! Böyle diyor.  Şimdiye kadar duygularını ifade edebilen bir insan olması için çok çaba gösterdik. Sevindiğini, üzüldüğünü, korktuğunu çok güzel anlatıyor bin şükür ama aynı şekilde sinirleniyor da işte :) Şimdi sinirlerine hakim olmasını öğretmek gerekiyor.
Sanki şu aralar bugüne kadar kayıtsız şartsız uyduğu kuralların daha çok farkına varıp onları yıkma çabası içinde. Uykuya gitme, yemekte pazarlık, kendisine dur yada hayır dendiğinde duymamazlığa gelip aynen devam etmek..Sadece bir kaçı..
Bizimle bir güç savaşı içinde. Sanki biz devamlı onu engelliyoruz da, onun da buna isyanı varmış gibi ruh hallerinde.
"Hayır" ve "Ama ben böyle olmasını istiyorum!" en çok duyduğumuz cümleler.
Son 6 ayda anne - baba olarak çok şey öğrendik. Mesela:
Pazarlık yapmayacaksın. Sen pazarlık yaparsan o da yapar! Üstelik eli senden daha güçlü olur..
Kendi karar verebileceği şeylerde ona karar verme özgürlüğü tanımak bir yere kadar işe yarıyor. Ancak bir noktada kendini senin adına da karar mercii sanıyor ki orada dur demek gerekiyor. Dur demek yetmiyor bir de sağlam durmak gerekiyor. Biz bir iki kere yıkıldık ki sonuçları hoş olmadı , neyse ki çabuk toparladık. Ama halen arada sarsılıyoruz.
Blöf yapmayacaksın. Bir kez daha xxx ' e bağırırsan odana gidersin deyip , bağırdığında odasına göndermeyi unutmayacaksın mesela :)
Saat sınırları işe yarıyor. 15 dk sonra oyun bitiyor deyip, 15 dk sonra bitirmek ilk bir kaç krizden sonra işe yarayan bir çözüm.
Fikrini almak ama bunun onun söylediği olacak anlamına gelmediğini öğretmek örneğin. Bize zor gelen şeylerden biri. Ama ben böyle söylemiştim, ben size bunu böyle demiştim diye gelen itirazlarda ama biz böyle olmasına karar verdik diyerek, belki kısa bir açıklamaya yaparak konuyu kapatmak zor ve bir o kadar da gerekliymiş meğerse..
Bir başka nokta konulması gereken konu da açıklamaların uzunluğu.. Detay sorular, nedenler, niçinler, her bir sorunun bir diğerinin kapısını açması.. Anlayamayacağı noktaya geldiğinde bunu biraz daha büyüdüğünde anlayacaksın demeyi ancak bize önerildiğinde öğrendik. İşliyor mu derseniz, evet hiç yoktan iyidir..
Her istediğini yapmak, almak, istediği yere gitmek, hani hep koymaya çalıştığımız o sınırlar..
Onları şimdi zangır zangır titretmekle meşgul. Ama ben böyle olmasını istiyorum! ve ardından mantık çerçevesinde çözümler getirmesi.. Önce şuraya gidelim sonra dönüp böyle yapalım o zaman gibi sonu gelmeyen öneriler..Açıklamanın zaman zaman yetersiz kaldığı durumlar bunlar. Burada da bazen çok açıklama yapmak kaosa neden oluyor. Ağlamasına göz yummak. İleriki bir tarihte yapabileceğimiz şekilde söz vermek ve yerine getirmek, yapabildiğimiz çözümler..
Aaa sen bunları yeni mi öğrendin derseniz , valla yeni öğrendim :)  Bilsem de uygulamaya gerek olmamış. Söz dinleyen, açıklayınca kabul eden, çok inatçı ama inadına yine de hakim olabildiğim bir çocuk vardı elimde düne kadar.
Böyle maddeleyince çok despot davranıyormuşuz gibi oldu ama öyle değil.. Benim sesim son haftalarda eskiye göre çok daha fazla yükseliyor , kabul ediyorum. Ama öte yandan,bunları uygulamaya çalıştığımız zamanlarda Arda da daha mutlu sanki. Düşününce deli dana gibi her aklına eseni anında yapmak ve elde etmeye çalışmak ne zor..
Öncelikleri belirlemeyi öğrenmek, oto kontrolü sağlamak kolay öğrenilen meziyetler değil. Hangi birimiz her zaman kontrollüyüz ve önceliklerimizi doğru belirliyoruz? Ben değil mesela..
O büyüyor, büyürken de normal olarak zorlanıyor ama ben bu aralar çok daha fazla zorlanıyorum ondan. Ona tüm bunları öğretmeden önce , kendim öğrenmem gerekiyor, kendi kontrolümü sağlamam gerekiyor.. Hiç de kolay olmuyor..
Diğer yandan da kocaman bir çocuk şimdi. Çoğu zaman bize ihtiyaç duymadan kendi işini kendi gören. Anlatan, anlayan, merak eden bir çocuk..
Dün dükkana bir minnoş geldi. Bir yaşında bir tombalak.. Birsürü kapkara saçı var ve pek geveze bir çenesi :) Arda' nın o yaşlarını hatırlattı bir anda..Peltek peltek dilini döndürmeye çalışması, kendince çok önemli şeyler anlatması dıgıl dıgıl..
İşte o anlattıkları gün gelip de kelime olunca, bir de olmadık zamanlarda seni ters köşeye yatırınca, asıl oyun ve eğlence o zaman başlıyor.

3 yorum:

elif dedi ki...

Aynı şeyleri biz de yaşıyoruz, zaman zaman çok zor gerçekten, cümleler genelde 'Bak anne o zaman şöyle yapalım,.....,hı ne dersin?' şeklinde. Aynı tarz yöntemler bizim evde de var, kararlı durmayı öğrenmeye çalışıyoruz biz de.

Itır dedi ki...

Ay Zeynep, noktası virgulune aynı durum bizde de..Bir de ustune kardeşli bir hayatın getirdikleri var..hem Arda'ya hem bize...Amaaann bazen kaçıveresim geliyo!!! Tabiiki sağlıklı mutlu olsunlar da...sen de özlemiyor musun şu eski sorumsuz hayatımızı?? en azından bir pazar günü?? :-)

ZEYNEP dedi ki...

Itır doğruya doğru arada bir nefes istediğim oluyor..Hele ki bir pazar filan ah ah :))Şimdi hafta arası+haftasonu full çalışırken ve bu arada ev ararken devamlı her şeye ama her şeye itiraz eden bi cüce ile bütün işleri yapmaya çalışmak hiiç kolay değil..
Sana da, ve Elif sana da kolay gelsin.. Geçecek biliyorum, umudum tam :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails