24 Şubat 2010 Çarşamba

Bir oyuncağı ve bir arkadaşı anacaktım aslında sadece


Bu ne olduğu üzerinde çok da kafa yormadığım küçük yaratık benim taaa ilkokul yıllarımdan kalma..
Oturduğumuz sokakta bir arkadaşım vardı. Çok net hatırlamıyorum ben ilkokul 5 teydim de o 4 te miydi , yada tam tersi. Ama 1 yaş vardı aramızda bir şekilde onu hatırlıyorum ona dair. 
Önce başka bir mahalleye taşındılar, sonra başa bir şehire. Annelerimiz tanışır, sohbet ederlerdi bir araya geldiklerinde. Taşındıktan sonra o görüşmeler de bitti. İşte tam o taşınma arifesinde kapıya geldi bir gün elinde bu garip şirin hayvancıkla yanında da kendi hazırladığı bir kart :) Giderken bana bıraktı hatıra olsun diye. Çocuk aklı ile onun en değerlisiydi bu, bir de hikayesi vardı hayal meyal hatırladığı:
' Kendisi daha da küçük bir yaştayken evlerine gelen misafir çocuğun oyuncağıymış bu. Öyle sevmiş, öyle çok ağlamış ki benim olsun diye, ona hediye edip gitmişler oyuncağı '
Bana verdiği günden beri benim de en değerlilerimden biri o, uzun okul yılları , üniversite, bekar evim derken onca taşınmaya, onca gezdirmeye kaybetmediğim, evimin hep bir yerinde durup arada bana gülümseyen minik oyuncağım. 
Acaba hatırlar mı görse? :) Yada verdiğine pişman olmuş mudur sonraları diye düşünürüm ara sıra :) İzini çoktan kaybettim kendisinin, ama bıraktığı hatıra durur yıllar yılı bir köşemde..
Küçük bir şehirde büyüdüm ben, Çağlar da öyle. Şimdi oturup eskiyi andığımızda ne şanslı olduğumuzu anlıyoruz. Sıkı dostluklarımız, ailelerini tanıdığımız arkadaşlarımız vardı. Anadolu lisesine başladığım sene annem sinemaya gitmeme izin vermişti. Mümkün mü şimdi bir çocuğun o yaşta arkadaşları ile sinemaya gitmesi?
Tek sinema var, film belli, gidenler belli hatta tee dede ninelerine kadar tanıdık belki :) Gidilecek yol yürüme mesafesi.. Birazcık endişeye göğüs gerip verilen bu küçük özgürlükler o yaşta bir çocuğa ne büyük gurur.. Güveniliyor kendisine, izin veriliyor. 
Hala bile sorsalar nereye geri dönmek istersin diye, o şehirde geçen lise yıllarıma derim. 
Bu koca şehire geldikten sonra bile hep lise arkadaşlarım oldu yanımda. Hala da varlar bazıları. Nedense burada yaşananlar hep yavan geldi bana. Burada tanıdığım ve çok sevdiklerim de oldu ama dönüp bakınca onlar da küçük yerlerden gelmiş, o sıcaklığı tatmış olanlardı. Elbet burada da vardır dostluklar, sıkı bağlar ama ben yakalayamadım onları, şahit de olamadım demek ki çok.
Olacak mı oğlumun da acaba böyle dostlukları? Hangi yaşında izin verebileceğiz sinemaya gitmesine? 
Benim hangi caddede yürüdüğümün hangi parkta oturduğumun haberi giderdi anneme. Haber amaçlı değil, selamlaştığım insanlardan bir sohbet esnasında giderdi bu haberler. Hayali bile zor belki bugün..
Çağlar' la tanıştıktan sonra onun vasıtası ile edindiğim dostları saymazsam , hala eskideyim ben..
Oğlum da güven dolu bir ortamda büyüsün, sıcacık uzun soluklu arkadaşlıkları olsun, en azından ekmek almaya İstanbul' lu yaşıtlarından önce gidebilsin, adımlarını sağlam bassın yere istiyorum. İlkokul senelerinden bile hatıraları olsun, sakladığım bu oyuncağın hatırasının değerini anlayabilsin istiyorum. İstemekle oluyor mu? En azından umut ediyorum. 




2 yorum:

nilo dedi ki...

Ben de küçük yerde büyüdüm sayılır, 13 yaşına kadar Sinop ta yaşadıktan sonra İstanbula taşındık. Hersene önceleri bir aydan fazla şimdilerde ise ancak bir haftamı orda geçiriyorum kopamıyorum ve kopmakta istemiyorum... İnşallah çocuklarımızın da bu tür güzel bağlılıkları olur. Sevgiler...

ZEYNEP dedi ki...

Şanssız olduklarını düşünmek istemiyorum ama ben?:( Bol bol fırsat yaratalım onlara , olabildiğince sokakta oynamanın tadına da varsınlar istiyorum.Seni ve minik canları öpüyorum Filiz' cim.

Hoşgeldin Nilo, çok sevindim seni burada gördüğüme :) Dediğin gibi inşallah çocuklarımızın da büyüdükleri şehirde, unutamadıkları arkadaşlıkları olur..Biz kopmazsak bağlarımızdan onların da olur belki? Sevgiler :)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails