1 Ocak 2011 Cumartesi

İşte gitti ilk yaprak

Yılın ilk gününü bitirdik bile.. Yedik hatta öyle diyelim :)
Zamanın hızına yetişmek mümkün olmadığına göre o akışın içinden çalabildiklerimiz, keyfini çıkarabildiklerimiz, kendimize anılar yaratabildiklerimiz yanımıza kar kalıyor her zaman.
Son iki haftayı hiç yaşamamış gibiyim ama ben.
Hastalıklar, duymayan iki kulak, ofisteki hızlı değişimler, hastalıkların sonucu eve gelen anneler babalar, curcuna..
Bu iki haftadan kendime çalabildiğim 'an' annemin gelip ortama hakim olması ve kendimi kanepeye bıraktığım bir akşam üstü, geriye kalan tatlı 'anı' ise yine iki annenin sayesinde bana sadece oturması ve keyiflenmesi kalan, sakin, huzurlu, bol sohbetli bir yılbaşı gecesi oldu.
Ah bir de bugün Çağlar' la yaptığımız Kadıköy turu..
İyi ki varlar diyorum..
Arda' yı iyileştirip kendi derdime düştüğüm günlerin başında O'na olan sözümü tutup bir ağaç kurmuştum acele ile. Önce ağaç şarkı söylemediği için bozulup, sonra yeniyıl şarkısını kendisinin de söyleyebileceğine karar vermişti. Sonrasında çok bir şey duyamadım zaten :)
Son iki gündür kulaklarım biraz açıldı, dünya ile bağım tekrar kuruldu diyebilirim. Ne zormuş duymamak..
Yeni yıl eski yıl değerlendirmesinden öte ben ancak anı değerlendirebiliyorum, Çağlar' ın bunları unutmaa diye dürttüğü anları videoya almaya çalışıyor, o kaçan, yavaşlatamadığımız zamanı daha verimli , daha güzel hale getirmek için bir takım planlar peşinde koşuyorum.
Bu arada Arda büyüyor, değişiyor ama hala bizim yaptığımız herşeyi ama herşeyi kendisinin de yapabileceğini iddia ediyor. Bu aralar bizi en zorlayan konulardan biri bu. En tehlikelisinden en basitine, ne gördü ise o anda hemen dahil oluveriyor. Ben de yapiim mi? Ben de açiim mi? Ben de koyiim mi? Ben de tatayım mı?
İşte en basiti babasının gitarını çalabileceği fikri..
Bu ara favori oyuncakları arabaları, geç oldu oğlumun araba sevdasına kapılması :) Hala da tam sevda diyemem buna, kitaplar, boyalar, yedirip uyuttuğu bir bez bebek ve bolca yemek pişirdiği çay demlediği tencereleri de var oyun hayatında..Ama birinci tercihi arabaları..
Böyle park ediyor, yada otoparka sokuyor sıra ile. 
Yada legolara adamları bindirip , benzin almaya filan götürüyor..Pısss diye benzin doluyor Arda' nın benzinleri nedense :)
Legoların kule olma eziyetleri bitti ama başkaları başladı. Gemi yapalım diye geliyor mesela, yapalım ama yaparken sen de eşlik edeceksin, soracak sana ' bu demiye tim binsin?' yada acele ile penguen aranacak penduven de binsiiin denilecek. Bunu buraya tatalim mii? diye onay alınacak. Çıkarıp takması zor gelirse senin eline tutuşturacak sen tak diye..
Yeni yıl O' na geldi aslında bu sene. 
Perşembe böyle döndü okuldan.
Ne taktın sen öyle sorusuna Yılbası cini oldum ben deyince pek eğlendim. Ne demek o yılbaşı cini? :)
'Bööle bööle paymak bastım, tayt yaptım.' Peki biz de asarız o zaman :)
Okul hakkında genelde olumlu görüşlerimiz olmasına rağmen bir takım parti vs uygulamaları zaman zaman düşündürüyor bizi. Arda ise mutlu gidip geliyor okula, öğretmekten çok sevmek, eğlenmek ve paylaşmak üzerine kurulu bir sistemleri var, bu hoşuma gidiyor benim. 
'Moyel bana gelmiş, nanili ayaba' getirmiş bizim sıpaya. Sabahtan korkmasın diye sen Noel Baba kim biliyor musun diyerek ona anlatan ben değilim sanki, ilk defa ondan duyuyormuşum gibi anlatıyor o gün olup bitenleri :)
Bir gün okulda parti, ertesi gün evde ma-aile curcuna olunca O' na geldi yeni yıl tabii.
Çok güldü çok eğlendi, bol bol şarkı söyledi, çünkü cebren ve hile ile şarkı söylemeye teşvik edildi habire :) 
 Yemekte sohbete ortak oldu, bolca katkıda bulundu hatta..
 Nedense hep bu kapının yanında pozlar verdi , hadi fotoğraf çekme yapalım diyerek..
12' yi görmeden de uykuya yenildi..
Herkese mutlu seneler! :)  

Paylaş

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails