24 Mayıs 2011 Salı

Yaş kaç?

Köyde kahvaltı sofrası,,
Kalabalık gürültülü,,
Arda keyifli keyifli saçmalıyor, "hani" diyor "yolda eşek sıpası göydük yaa ben ondanım işteee.."  (Sıpa diye seversen çocuğu :) )
Bu saçmalamaların arasında ben de takılıyorum " Ardaa yaş kaç?"
Gelen cevap tam yaşına yakışır nitelikte: " Yaş kaçmııcaaamm! "

Paylaş

22 Mayıs 2011 Pazar

Tursuz gidin, sora sora gezin ve mümkünse evlenin

Safranbolu' ya evlenmeden önce hiç gitmemiştim.
Benim için turistik bir yer, belki bir tura katılıp tek günde gezilecek minicik bir kasaba, bilemedin en fazla değişik bir haftasonu alternatifiydi.
Çağlar için ise tüm çocukluğu ve gençliği boyunca , araba ile on dakikada ulaşabildikleri ve çok canları sıkılınca gittikleri, haftasonları ise kalabalık olduğundan uzak durdukları bir mekandı Safranbolu.
Haftasonu gidince lokum getirirdi bana :)


Evlenme hazırlığımız sırasında çok da kafa yormayıp Safranbolu'daki bir otelde organize edilecek düğüne tamam demiştik. Ben hiç görmemiştim oteli, Çağlar' ın da çok fikri yoktu.
2006 senesinin 19 Mayıs' ında annem babam ve ben hem düğün öncesi aileler arası samimiyeti artırma turları çerçevesinde hem de nerede olacak düğün görsünler de gelin ve damat toptan olaya yabancı kalmasın diye kalkıp gitmiştik Safranbolu' ya.


Otel çok güzeldi ama Safranbolu daha güzeldi..
Çağlar' la oteli görüp sonra Safranbolu sokaklarında turlarken çay içmek için oturduğumuz bir Safranbolu evinin bahçesine hayran kaldık. Burada da düğün ne güzel olur, ah keşke filan derken kendimizi o akşam iki ailenin karşısında 'ama ee şey keşke o bahçede olsa düğün' derken bulmuştuk.
Onca hazırlığı iptal ettiler!
25 Haziran' da yapılacak düğünün o ana dek yapılan tüm hazırlığını 19 Mayıs' ta iptal etmiştik!
Ne ayıp etmiştik aslında ama haklarını yiyemem hiç bir aileden ses çıkmadı. Bir kere olsun demediler ki eh be çocuklar aklınız neredeydi..
2011 senesinin 19 Mayıs' ında, Arda' yı babaannenin oyunlarına teslim edip, düğünün yapıldığı bahçenin önünden bir kere daha yürüyüp daldık çarşı içine.


Orada düğün yaptığımız için, sevdiklerimiz bizim için onca yolu teperek geldikleri için, son bir ayda baştan organize edilen her şeyde bizim ve arkadaşlarımızın emeği olduğu için ve her gidişimizde başka bir köşesini sevip ve tabii keşfedip, bir miktar yalnız vakit geçirebildiğimiz için daha çok sever olduk Safranbolu' yu.
Bu sefer de bir başka güzel geldi gözüme..
Yağmur yüzüden daha az kalabalık ve bahar yüzünden daha çok çiçekli..


Hiç bitmeyen restorasyon çalışmalarının yanında yanmış güzelim bir Safranbolu evi de canımızı acıttı dolaşırken. Kimi evlerin içinde halen yaşam var, kimileri pansiyon olmuş. İçinde yaşananları tek tip olmayan perdelerinden, kimisi açık kimisi kapalı pencerelerinden hemen anlıyorsunuz. Pansiyon olarak işletilenler tabii ki daha bakımlı ama daha cansız geliyorlar gözüme.
Yine de manzara tadına doyulmaz güzellikte.
Tek görüntüyü bozan şey heryerde olduğu gibi çatılardaki çanaklar.
Onları da görmezden geldiğimde bu güzel manzara bir Heidelberg' de aynı tadı vermişti bana, bir da Amasya' da.


İlk fotoğraf 2006 senesinden, düğünün yapıldığı bahçeden bakınca gözükenler..
Diğerleri ise çarşı içindeki Boncuk Cafe' de oturduğum yerden gözüme takılanlar sadece.



21 Mayıs 2011 Cumartesi

Rica!

'Babaağğğğ, babaaağğğ'
Bir de sonuna garip bir yumuşak g koyuyor ki heralde etkisi fazla olsun.
'Beni düzgün çağır Arda!' diye bir giriş yapıp sonra lafın sonunu sulandırıyor baba kişisi 'hatta babacığım gelir misin istirham ederim filan demen lazım nihoha'..
Aradan iki dakika geçmiyor
'Baba ledolayla oynayalim mı yica (rica) etsem?' !!





20 Mayıs 2011 Cuma

Börtü Böcek

Hızlı karar verip hareket etmek gerekti bir anda.
Dün sabah hazırladık çantaları,babaanneye ve civcivlere gidiyoruz dedik.
Civciv kısmı pek oturmadı farkettik ama babaanne özlenmiş belli, baktık açmş kapıyı gidiyor sıpa.

Bol trafikli bol yağmurlu bir yolculuktan sonra vardığımız yer, Çağlar' ın çok özlediği, Arda' nın ilk defa gördüğü yerdi..



Hava Çağlar'ın bahçede ateş yakmasına, Arda' nın pencereyi kapı olarak kullanıp devamlı içeri girip çıkmasına saat 11 e kadar izin verdi. Gece başlayan yağmur hala yağıyor..
Sabah gözünü açıp bahçeye çıkmak istiyorum ben diyen kuzuya yağmuru gösterdik. ' Boşver yağsın' dedi :) Giydi yağmurluğunu paçalarını ıslaya ıslata bir gezindi yağmurda, sanırım yağmurla ilk gerçek tanışmasıydı..
Arda temiz havanın sarhoşluğunda uzun öğle uykusunda şimdi.
Yarın gerçek inekler ve gerçek koyunlarla randevumuz var, hava elverirse..
Biranda, Özge duyun sesimi!
Börtü böceğe gelemiyoruz biz bu hafta (bu hızlı plan değişikliği nedeni ile ) ama sizin için de karışıyoruz börtü böceğe, getirelim mi?





15 Mayıs 2011 Pazar

Yanık ( Yemek ) Kokusu

Her işte tecrübe önemli.
Dört gündür 5 te çıkıyorum işten. Arda’ yı alıyorum.
O mutlu  - ben mutlu. Buraya kadar her şey güzel.
Evdeki  bir takım düzen değişikliği nedeni ile koca ile akşamdan mutfağa girip ertesi gün yemeği de pişirmedik bir iki gündür.  Arda ile eve girip bir iki oynaştan sonra dalıyoruz birlikte mutfağa. Yemek hazırlama süreci de keyifli. Minik eller her şeyin içinde.
Yine o mutlu- ben mutlu.
Gelin  görün ki, tencere ocağın üstüne yerleştiği andan itibaren Arda için çekiciliğini yitiriyor. Hoop koşuyor içeri, başlıyor seslenmeye: “ Annee deliymisiiiin? Bişi söliceeeeem” , “Anneeee deliy misiiiin? Bişi dösteyiceeem”, “ Anneeeaaaa….”
Bunlar da tamam.
Kiminde gidiyorum sorusuna cevap veriyorum, göstereceğine bakıyorum ,  kiminde sen gel buraya diyorum, geliyor. Bazen gidip iki araba sürüp geri geliyorum, bazen de bir dalıyorum yerdeki kumları uyduruktan ekskavatör ile taşımayaa veee iki akşam üstüste yemek yanıyor!!
Çalışan annenin evine dönüş yolculuğunda akşamları aç kalmak da varmış
J
Ben alışık değilim öyle hem çocuğuma cevap verip hem ocaktaki yemeği karıştırmaya. Ben eve girerim oynarım oynarım  oynarım, sonra o uyur ben yemek yaparım.
Budur bildiğim.
Ezberim bozuldu.
Ev yanık kokuyor, birinde yanan etleri aradan çıkarıp nohutlu pilava döndürdük yemeği.
Birinde baktık yanık kokulu çorbadan hayır gelmiyor, ev yemeği sipariş ettik!! Ettik walla!
Üçüncü akşam gözüm yemedi ocakta tencere beklemeyi,” hemen yap - ye”  olsun deyip mücver yaptık, yanmadı!
J
Tecrübe lazım tecrübe..
Takdir ve tebrikle alkışlıyorum, sıpası ile masalar düzen anneleri, bana da öğretin n’ olur?
J
Paylaş

5 Mayıs 2011 Perşembe

Direnme!

Çok üşürüm..Yaz - kış farketmez, içim titrer bazen, hele ki akşamları..
Çağlar' la yeni tanıştığımız zamanlardı..
Kadıköy sokaklarında çok yürürdük..Çarşının içinde mutlaka bakacak bir şey, oturacak bir yer bulurduk..Ofisten çıkmamız karanlığı bulurdu genelde, ben esen rüzgara kapar kollarımı büzüşür yürürdüm. Sohbet tatlı gelirdi ama içim de titrerdi bir yandan.
Bir keresinde 'Soğuğa direnme' demişti bana .
İndir kollarını iki yana, soğuğun senin etrafından geçip gitmesine izin ver, bir izin ver soğuğa ve rüzgara, üşümeyeceksin..
Bugün plazanın her daim esen kapı önünden son hız uzaklaşmaya çalışırken, birden hatırladım bunu..
Yavaşladım, rüzgar taa içime işledi ama barıştık..
Üşümeden, keyifle yürüdüm geri kalan yolu..
Aynı soğuk gibi, bize gelene, bizden gidene de izin vermek lazım.
Değişimi kabul etmek ve değişmek tabii..
Hiç bir şey sonsuza kadar sürmüyor, her olayın bir başı bir sonu ve bizde bıraktığı izler var. O izlerle biz de değişiyoruz da aslında, hala ben böyleyim ben şöyleyim diye sıfatlar koyuyoruz kendimize. O sıfatların ağırlığında davranmaya çalışıyoruz..
O zaman öyleydim ama bugün başkayım.
Sevdiklerim, sevmediklerim bile başka..
Uykudan uyanışım, kahve içişim bile başka..
Savaşmadan kabul etmeyi öğrenmek lazım,
Olanla bitenin, gelenle gidenin bizde bıraktığı tortuyla hergün değişiyoruz, unutmamak lazım..
Soğuk gibi aynı, değişime de kollarını kapamamak lazım, bırak geçsin gitsin, içinden, etrafından..

Paylaş


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails