10 Mayıs 2012 Perşembe

İster 'Fly me to the moon' isterse 'Elbette akıllım ben her gün dişlerimi fırçalarım' desin, ne farkeder?

Geçen sene, sene sonu gösterisi konusu benim gerilmeme neden olan bir soru işaretiydi.
Arda çok küçüktü (2,5), hazırlık yapılması ve sahneye çıkması bence çok ama çok gereksizdi. Zaten okula gitmek için küçüktü ama elden bir şey gelmiyordu, gidiyordu işte. Bir de gösteriye katılacak olması bana fazla geliyordu. Katılmasın desem bütün çocuklar gösteri için hazırlık yaparken O bir kenarda bekleyecek miydi? Bu sorularla gittim geldim ve ses etmedim.
Yalnızca hazırlıkların 'hazırlık' adı altında yapılmadığından, çocukların bu şarkıları dansları gerçekten eğlenerek öğreniyor olduklarından emin olmak için okulun başının etini yemiştim o dönemde. Bir de Arda'nın konuşuyor olması, derdini anlatabiliyor olması işimi biraz daha kolaylaştırmış, anne hissiyatı ile eziyete girmediğini düşünmeme yetmişti.
Nitekim gösteri günü Arda bizden ayrılıp sahne arkasına geçmek istemeyince, kendisini kaptığım gibi seyircilerin arasındaki yerimizi almıştık. Ancak sahnedeki hareketin başlamasının beşinci dakikasında kendisi oraya çıkmak istemiş, grubun en en küçüğü olarak olaya dahil olmuştu. Yine de onunla perde arkasında durmayı tercih etmiş, tekrar üzülmesine neden olacak herhangi bir ayrılma girişiminde bulunmamıştım.
Bu sene bence hala küçük, eğer yine istemezse yine kucağımda oturacak ve seyirci olacak. Ama işin rengi bu sene geçen senekinden çok ama çok değişik.
Bir kere daha geçen sene derdini anlatabilen çocuk, bu sene dünyaları satıyor normal olarak.. Her gün okulda neler olup bittiğini bir bir dinliyoruz. Önce o bana soruyor anne günün nasıl geçti diye, ben anlatıyorum ıncık cıncık, sonra 'peki senin?' diyorum, bu sefer o başlıyor anlatmaya. Bazen sadece iyi dediği de oluyor. Bazen normaaaall diyerek beni terslediği de ama çoğunlukla anlatıyor, bir ordan bir buradan. Parçalar birleşiyor, okul defterindeki notlarla örtüşüyor ve öğretmeninin söyledikleri ile..
Diğer yandan geçen postlardan birinde anlattığım gibi uzun zamandır her an bir sahnede olma oyununda. Dışarıda gördüğü yada sahneye benzettiği her yere çıkıp dans ediyor, kendince konuşma yapıyor, birşeyler.. Ve geçen haftasonu hayatımızda ilk defa çocuğumuzu bir arkadaş evinde ağzımız açık seyrettik. Bulduğu oyuncak mikrofon ile attı kendini sahneye, yarı saçmaladı, yarı anlattı ama derdi ortada olmaktı, alkış almaktı ve oyunun adı yine tiyatro idi..
İşte bizim tarafta durum böyle iken kısa bir süre önce Fahri Bey ile Selin Hanım Arda' nın herşeyi anlattığını bildiklerinden sordular Arda repliğini söylüyor mu evde diye. Yok dedim ne replikten haberim var ne gösteriden. Drama dersinde birşeyler yapıldığını biliyorum ama hepsi o.
O akşam ben sordum , annecim yılsonu gösterisinde sen ne diyorsun sahneye çıkınca diye. Az düşündü, haa drama dersinde dedi. Hah dedim söyleyecek. Fly me to the moon diyorum diye şakıdı ve sonrada bastı kahkayı!
Ben anlayamamış  bir şekilde kime söylüyorsun bu şarkıyı dedim, kendinden çok emin bir şekilde Nehir' e dedi.
E peki dedim ama dalga mı geçiyor ciddi mi anlamadım.
Bugün ise benimle dalga geçtiğini çok net anlamış bulunmaktayım, şöyle ki:
Yolda başladı anlatmaya 'drama vardı bugün Minişleri yaptık. Ben köpekbalığı oldum. Sana hikayeyi anlatayım mı?'  dedi ve anladım ki defalarca dinledikleri hikayeyi kitap gibi ezberlemiş. Kitap cümleleri ile okudu hikayeyi. Hani 'Kayığı sallayan köpekbalığından başkası olamazdı ' gibi besbelli ona okunmuş cümlelerle. Araba kullandığım için anında tepki veremediğim anlarda ( ki aynı anda kafamda 2014 Eylül' de Arda' nın kaç aylık olacağı hesabı döneniyordu. Malum 66 ay açıklaması.. ) açıklamalar yaptı ki iyice anlayayım.
Araya replikleri de soktu ben şöyle diyorum, yavru miniş de bana böyle diyor diyerek. Bir kere dinledim hepsini aklımda tutmam imkansızdı. Ama yavru minişin köpekbalığına lütfen bana zarar verme demesine karşılık, köpekbalığının ona valla tatlı yaparım senden, kreması da üstünde demesine, bir de senin dişlerin ne kadar sivriymiş öyle diyen yavru minişe, elbette akıllım ben dişlerimi her gün firçalarım demesine gözlerimden yaşlar geldi.
Nitekim tüm bunlardan sonra hala benimle dalga geçiyor olabilir. Köpekbalığı olamayacak kadar minyon kendisi ne de olsa. Başkasının rolüne sulanıyor olabilir. Kendini öyle hayal ediyor olabilir. Seyrederken ezberlemiş olabilir, herşey olabilir..Tüm bunları beklerim kendisinden..Aynı şekilde sahneye çıkmayıp, kucakta seyretmeyi tercih etmesi de hala olası..
İster fly me to the moon desin, ister kocaman lafları ezberlemiş olsun, önemli olan ne gösteri ne de o gün yaşanacaklar. Önemli olan tek şey bu süreçten keyif alıyor olması ve benim de bundan giderek emin olmaya başlamam.
Yalnız hala emin olmaya yaklaşıyorum o noktada değilim hani, kaştan, gözden, halden, laftan şifre çözmeye çalışıyoruz sanki hale bak .. :)

1 yorum:

Evrim dedi ki...

Burada sene sonu gösterisi hazırlamıyorlar ama şöyle bir şey var her ay sonu o ay okulda yaptıklarını çocuklar kendileri anlatıyor. Gerçi bu Belcika ile ilgili bir durum değil Freinet okulu olması ile ilgili bir durum. Yapmak kadar yaptığını sunmak-anlatmak önemli. Hatta çok komik ama sınıf içinde bile çocuklar bi başına yaptığı şeyleri -mesela boncuk dizdiği ipleri :P- arkadaşlarına anlatıyor. Neyse ay sonu toplu olana bütün veliler geliyor. Ama kesinlikle bir hazırlık yok. Çocuklar kah cizdikleri resimleri, kah yaptıkları deneyleri anlatıyorlar:) Hazırlık stresi yok ama topluluk önüne çıkmak var. Ben durumdan memnunum açıkçası. Geçen ay sonu Demir yaptığı koca A3 boyutu resmi kendine dogru tutup podyum boyunca sergileyerek milleti eğlendirdi mesela :P

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails